28 Ocak 2007 Pazar

Japon İmparatoru'nun Teklifine bakın...

Ürgüplü Hayri Efendi'nin Şeyhu'l-İslamlığı ve Said Halim Paşa'nın sadareti yıllarında Japon İmparatoru Sultan Reşad'a hususi iki murahhas göndererek özetle şu teklifte bulunur:

"Japonya'da Hristiyan misyonerlerinin giriştiği yoğun faaliyet dolayısıyla dünya dinlerini tetkik ettirdim ve Japon halkının mizac ve geleneklerine uygun olan İslâm Dîni'ni beğendim; ancak bunun devlet marifetiyle değil de, halkın sağduyusuyla gerçekleşmesini tercih ederim; bu sebeple Osmanlı Devleti'nden salâhiyetli bir ilim heyetinin Japonya'ya gelerek mevzuu tetkik ve neticede İslâm'ı izah ile teklif etmesi uygun olur."

Sultan Reşad, Japon İmparatorunun bu teklifini sevinçle karşılar ve hemen Şeyhu'l-İslam Hayri Efendi'yi davet ederek gelen teklifi - mahrem olarak- bildirir. Bu arada meseleyi, İttihadçıların istihbarat teşkilatı olan "Teşkilat-ı Mahsusa" haber alır. Sadrazama bilgi verilir ve bu mühim teklif Sadrazam Halil Paşa'nın Çubuklu'daki köşkünde Şeyhu'l-İslâm'la Teşkilat-ı Mahsusa'ya mensub bazı kimselerce tetkik edilir. Bu toplantıda Şeyhu'l-İslâm Hayri Efendi, "Japonya'nın Müslümanlığı resmen kabulünün dünya üzerindeki tesiri, tahmin ve tasavvur edildiğinden daha muazzam olacaktır. Bu ihtimal bizi çok esaslı hazırlıklara sevketmelidir." diyerek, Japonya'ya gönderilecek heyet meselesine temas eder. Uzun müzakerelerden sonra Babanzâde Ahmed Naim Bey, Şair Mehmed Akif Bey, Ebu'l Alâ Mardin, İsmail Fennî Ertuğrul, Aksekili Ahmed Hamdi, Kastamonu mebusu İsmail Mahir, Veled Çelebi ve İzmirli İsmail Hakkı'dan müteşekkil bir heyetin Japonya'ya gönderilmesine karar verilir. Bilahare bu heyete Teşkilat-ı Mahsusa'nın ısrarıyla ve Rusça bildiklerinden bahisle Sadri Maksudî, Yusuf Akçura, Ağaoğlu Ahmed de dahil edilir.

Devrin hükümeti, Japonların teklifinin Ruslar üzerinde yapacağı müthiş tesir ve darbeyi düşünerek yapılan hazırlıkları güya gizli tutarken, Japonya'ya gönderilecek dinî-ilmî heyet meselesi birdenbire şekil değiştirir ve Talat Paşa'nın gayretiyle ortaya yeni bir fikir atılır!.. Bu yeni fikir, Japonya ile aramızda subay mübadelesidir. Evvela subay mübadelesi yapılacak, bu arada Japon diline âşina ilim adamları yetiştirilecek, gidip gelen subaylar Japon imparatorunun teklifinden doğacak siyasî ve askerî durumu inceleyecek, bilahare "hâdiseler müsaade ederse" dinî-ilmî heyet Japonya'ya gidecek!.. Bu gaye ile Petrev Paşa riyasetinde [reisliğinde] üç kişilik bir heyet Japonya'da dikilecek âbide meselesinin müzakeresi de bu seyahate bahane edilir. Heyet, sessiz-sedasız İstanbul'dan ayrılıp Japonya'ya varır ve Petrev Paşa'nın, salahiyetli bir heyetin, İslâmiyet'in Japonya'da neşri mevzuunda büyük başarı kazanacağı yolundaki ilk şifre-telgrafı İstanbul'a ulaştığında I. Dünya Savaşı'nın tezahürleri de görülmeye başlanır. Kısa bir müddet sonra da dünyayı kana boyayan Harb-i Umumi patlak verir ve böylece, hayırlı bir fırsat heba olup gider !...

İşte böyle, İttihadçılar her el attıkları yeri dağıttıkları gibi, bu işte de kendilerinden umulanı yapmışlar. Ve meseleyi hemen kendi çıkarları için kullanmaya çalışmışlar...

Sultan II. Abdulhamid daha 30 Temmuz 1908'de, ittihadçılar idareyi gasp ederken; "Türkiye'yi 10 sene idare edebilirlerse, bir asır idare edebildik diye sevinsinler" demiştir.

El-câmi' beyne'l-'ilm ve'l-'amel en-nâfi' fî es-sınaâ'ti'l-hiyel

El-Cezerî El-câmi' beyne'l-'ilm ve'l-'amel en-nâfi' fî es-sınaâ'ti'l-hiyel (Olağanüstü Araç Yapımı Üzerine Bilim ve Teknik Arasında Yararlı bir Telif) adlı eseri telif etmiştir.

Cezerî eserinin giriş bölümünde bu kitabı kaleme alış sebebini şöyle anlatır: "Bir gün onun huzurundaydım ve yapmamı emrettiği şeyi getirmiştim... Ne düşündüğümü sezdi ve gizlediğimi açığa vurdu ve bana şöyle dedi, 'eşsiz araçlar yapmış, onları gücünle işler duruma getirmişsin. Seni yoran ve kusursuz biçimde inşa ettiğin bu şeyler kaybolup gitmesin. Benim için keşf ettiğin bu araçları biraraya toplayan ve her birinden ve resimlerinden seçmeleri kapsayan bir kitap yazmanı istiyorum.' "

Bu kitabın Türkçesi Türk Tarih Kurumu tarafından 2002 yılında yayınlanmıştır. [Kitabın Kültür Bakanlığı Yayınları'ndan çıkan tıpkı basımına buradan erişilebilir.]



İşte bir Müslüman sultanın ilme ve alime verdiği önem....

Hamiyet işte budur....

Saîd el-Müseyyeb''in: "Tek bir Hadîs'i aramak için günlerce mesâfe kat' ederdim." dediğini İmâm Mâlik naklediyor. [Tezkiretü'l-Huffâz, Zehebî, C. I, s. 48]

Sahîh-i Buhârî'de rivayet edildiği üzere Câbir bin Abdi'llah Ensârî radıya'llahu anhümâ tek bir Hadîs için Abdu'llah bin Üneys radiya'llahü anh'in nezdine, bir aylık uzak olan Şam'a kadar şedd-i rahl (yolculuk) etmiştir. Bu Hadîs Yevm-i Kıyamet'de Kısas yani ehl-i îmandan hiç kimsenin, üzerinde mazlûm hakkı varken Cennet'e giremeyeceği hakkındaki Hadîs'dir ki Buhârî'nin Cehmiyye'yi red hakkındaki eserindedir.

Ebû Eyyûb-i Ensârî "radiyallahü anh" bir mü'minin ayıbını saklayan kimseye Hak Teâlâ'nın Yevm-i Kıyâmet'de vereceği mükâfâta dâir bir Hadîs'i dinlemek için Ukbe bin Âmir-i Cühenî "radiyallahü anh" 'in yanına, tâ Mısr'a kadar gitmiştir. O Hadîs-i Şerîf'i Fem-i Güherbâr-ı Risâlet'den yalnız ikisi işitmişlerdi. Ebû Eyyûb, Ukbe'yi Vâlî-i Mısır Seleme bin Mahled vâsıtasiyle acele aratmış. Buluşup muâneka ettikten sonra hemen soracağını sormuş, Hadîs'i dinledikten sonra: "Bunu ben de biliyordum, fakat bir az yanlışım vardı. İşittiğim hilâfına olarak rivâyet etmeyi istemedim." demiş. Ve hemen devesine binip avdet etmiş.

Abdi'l Latifi'z Zebidi, “Sahih-i Buhari Muhtasarı, Tecrid-i Sarih tercemesi ve şerhi”, Ankara, 1984 (Yedinci Baskı) Cilt I, Mukaddime - sahife 47

İşte Eshab-ı Kirâmın hamiyet-i diniyyelerinden misaller.