17 Mart 2013 Pazar

Osmanlı ve Modernite

İslam hukuku ve İslam düşünce tarihi sahasındaki çalışmalarıyla tanınmış bir akademisyen olan Wael b. Hallaq ile yapılmış bir mülakattan Osmanlı'ya dair kısmı üzerinde tasarrufta bulunarak iktibas ediyorum [1]:

Osmanlı imparatorluğu bana göre emsalsiz bir imparatorluktur. Hem İslam dünyası, hem Avrupa açısından. Osmanlı, Avrupa'da olup bitenden haberdar olan tek İslam imparatorluğuydu. Sadece bu değil tabi, 15. ve 16. asırlarda Osmanlı imparatorluğu önde olan bir Avrupa imparatorluğuydu aynı zamanda. Ayrıca, Osmanlı imparatorluğu İslamî olduğu kadar Avrupaiydi. Bunu, Avrupa mantığı ile işlediği manasında değil, Avrupa’da olup bitenden haberdar olması anlamında kullanıyorum. Osmanlı Avrupa ile irtibat halindeydi. İtalyanların kuzeyleriyle (Moor) ve İspanya’nın Avrupa ile meşgul olduğu kadar.

....

Osmanlı İmparatorluğu, ilk başlarda modern projeyi geliştirmeye başladı. Daha sonra belli bir noktada durdurdu. Başka bir ifade ile belli bir noktaya kadar moderniteyi kabul etti. Sonra da bu noktadan öteye geçmedi. Bunun sebebi, İslâmiyetin ruhundan vazgeçmek istememesiydi. Bu noktadan sonra ‘ahlâksız’ (immoral) denmese bile, ahlâk sahası dışına (amoral) giriliyordu. Pazarların korunmasını (protectionism of the market) misal verelim. Osmanlı İmparatorluğu pazarın ve fiyatların korunması politikasında ısrar etti. [Çünki halkın, bilhassa fakirlerin himayesi gerekiyordu.] Avrupa’da ise böyle bir anlayış yoktu. Para kazandırdığı sürece, herkes birbirini yiyip tüketebilirdi. Sermaye birikimi için toplum düzeni kurban edilebilirdi. Bu, modernitenin de esasıdır. Günümüzde devasa anonim şirketlerinin de izahıdır. Bunlar toplumdaki en ahlâksız (immoral) kuruluşlardır. Modern devlete göre, daha da immoraldir.

....


Modernitenin en büyük iki projesi üzerinde duralım. Bunlardan hangisi önceliklidir, bunun tartışmasını başka bir konuşmaya bırakalım. Bu iki proje, kapitalizm ve devlettir. Bu ikisi de birbiriyle ilişki içerisindedir. Her ikisi de, hem ayrı ayrı, hem de birlikte, modern projeyi tanımlar.

1896 senesinde İsviçre'deki işçi-işveren münasebetini konu edinen bir karikatür [2]

Kapitalizm ve modern devlet, İslâm dünyası üzerinde en olumsuz etkiyi bırakmıştır. 19. asırda, yani Osmanlı  İmparatorluğunun son yüzyılında, öncelikle İslâm’ın bütün müesseselerini sarsmıştır. Bu bir yüzyıl boyunca devlet ile kapitalizm birbirinin destekçisi olmuştur. Az önce söylediğimiz gibi, bu ikisi İslâm’ın eğitiminden ekonomisine, mesela vakıf gibi bütün müesseselerini tahrip etmiştir. Bu ise, Müslüman hayat tarzına aykırı hayat tarzlarının ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Çünkü devlet ve kapitalizm, toplumu ekonomik, sosyal ve psikolojik birimler hâlinde parçalar. Bu bile başlı başına yeterli bir sebeptir. Kapitalizmin yalnız İslam’a değil, bütün dünyaya yaptıklarına  burada hiç girmeyelim.

İslâm dünyasında bizler, rekabete dayalı bir ekonomi geliştirirsek, yani Batıyla rekabet edecek bir yöntem geliştirirsek, sonunda güçleneceğimizi ve bu şekilde de güçlü hale gelip, kapitalizmin dünyasında kendi mükemmel ekonomimizi inşa edeceğimizi ve daha sonra da dünyaya kendi İslâmî değerlerimizi empoze edebileceğimizi düşünüyoruz. Şunu unutmamak gerekir ki bir şeye aşırı şekilde inanmayı gerektiren bir sistem, o şey olmadan varlığını sürdüremez. Başka bir deyişle, eğer geleceğin cemiyetini rekabet ekonomisine ya da kapitalizme dayalı olarak kuruyorsanız, gelecekte bir gün gelip de “Şimdi güçlüyüm ve şimdi benim güçlü olmamı sağlayan şeyi bırakacağım” diyemezsiniz. Yani bir defa bu gerçekleşti mi, şeytanla el sıkışıp anlaşmışsınız demektir. Şeytan sizin elinizi bir daha bırakmayacaktır. Buna inandığınız müddet, bu anlaşmanız devam edecektir. Bunu başarmanın tek yolu, hem ekonomik hem de ahlâkî açıdan gelişimi sağlayacak yeni ve değişik bir model ortaya koymaktır.




Referanslar:

[1] "Wael B. Hallaq ile İslam Hukuku ve İslamî İlimler Üzerine Bir Söyleşi", Haz. F. Betül Güney Altıntaş, İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi, sayı 18, s. 143-155, 2011. Mülakatın tercümesinin tamamına buradan ulaşılabilir. Mülakatın orjinal halini paylaşan Betül Hanımefendiye teşekkürlerimi sunarım.

[2] Neuen Postillon, Zürich, Schweiz, 1896. Karikatürün başlığı "Das neue Verhältnis zwischen Arbeiter und Unternehmer (İşçiler ve işverenler arasındaki yeni münasebet)" .

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder