9 Temmuz 2007 Pazartesi

Eski mikyaslardan (ölçülerden) bazıları

ARŞIN: 1931 senesinde metrik sisteme geçene kadar kullandığımız ölçü mikyaslarındandı (birimlerindendi). Parmak ucundan dirseğe kadar olan uzunluğu ifade eder. Farsça arş kol, in de bu demektir. Arş, eski türkçede de adım manasına gelir. Arapların zra’ adlı 48 santimetrelik mi’yarına (ölçüsüne) yakındır. İki arşın vardı. Mimar arşını, mimari işlerde yer ölçüsü idi. 75,8 santimetre idi. Çarşı arşını, kumaş ölçmekte kullanılırdı. 68 santimetre idi.

İpekli kumaşları satarken, halka pahalı göstermemek için, bunlarda arşından biraz daha kısa olan endâze kullanılırdı. Endâze farsça endaz (atan) kelimesinden gelirdi. 65,25 santimetre idi.


URUB: Arşının dörtte biridir. Arapça dörtte bir demek olan rubu’dan bozmadır.


DİRHEM: Küçük ve hassas şeyleri ölçmekte kullanılan ağırlık ölçüsüdür. Dirhem bir okkanın dörtyüzde biridir. Tarih boyu farklı yerlerde farklı ölçülere gelmekte ise de, Osmanlılarda 3.148 grama tekabül ederdi. Birbuçuk dirhem bir miskal; 400 dirhem 1 okka, 44 okka 1 kantar, 4 kantar da 1 çeki idi. Çeki takriben 250 kilodur.


OKKA: Ağırlık ölçüsü idi. Arabça ukıyye kelimesinden gelir. Şehir ve kasabalara göre değişmekle beraber, umumiyetle 1282 gramdır.


KİLE: Hububat ölçeğidir. Çeşitli şehirlere göre ölçüsü değişirdi. İstanbul kilesi zahirenin cinsine göre 18-20 okka (ortalama 25 kilo) idi. Kilenin küsuratına kutu (god, kot, godik) denir. 8 kutu bir İstanbul kilesidir. Bir kutu 2,5 okka ve 3,21 kilodur. Gemilerde de kile kullanılırdı. 36 kile bugünki 1 tonilatodur.

8 Temmuz 2007 Pazar

Hazret-i Âişe-i Sıddîka

Faziletleri, üstünlükleri, sayılamayacak kadar çokdur. Âlimlerin çoğuna göre fıkh bilgilerinin dörtte birini hazret-i Âişe haber vermiştir. Resûlullah "sallallahü aleyhi ve sellem", hazret-i Âişeyi çok sevdiği için, Ona Humeyrâ derdi.

Ürvetübni Zübeyr hazretleri buyuruyor ki, Kur'ân-ı kerîmin manalarını ve halal ve haramları ve Arab şiirlerini ve neseb ilmini, hazret-i Âişeden daha çok bilen kimse görmedim.

Resûlullah'ı medh eden şu iki beyt, hazret-i Âişenindir:

Ve lev semi'û ehlü Mısre evsâfe haddihî,
Lemâ bezelû fî sevm-i Yûsüfe min nakdin.

Levîmâ Zelîhâ lev reeyne cebînehû,
Le âserne bil-kat'il kulûbi alel eydi.

Mısrdakiler, Onun yanaklarının güzelliğini işitmiş olsalardı. Yusuf aleyhisselamın pazarlığında hiç para vermezlerdi. Yani, bütün mallarını, Onun yanaklarını görebilmek için saklarlardı. Zelihayı kötüleyen kadınlar, Onun parlak alnını görselerdi, ellerinin yerine kalblerini keserlerdi (de acısını duymazlardı).