17 Kasım 2023 Cuma

Klâsikler Meselesine Dair

Osmanlı son devrinde bilhassa Fransızca gibi ecnebi lisanlardan yapılan tercümeler beraberinde “klâsikler” meselesini gündeme getirmiştir. Klâsik nedir? Klâsik eserler nelerdir? Devrin mecmualarında bunlara cevaplar aranmıştır. Necîb Âsım’ın ifadesine göre klâsikler, “en ziyâde taklîd ve tanzîri [benzerinin yazılması] mümkün olmayan, sâde bir edâ ile sâf efkârı câmi olan” eserlerdir [1].

Aşağıdaki metin “Zebân-i Fârisî” [2] kitabının mukaddimesinde geçen “Klâsik bir Kitâb” başlıklı kısımdan iktibâs edilmiştir:

Te’lifât ‘âleminde zemân geçirenler için tafsilât-ı zâideye hâcet olmadığı üzere, müelliflerin dest-i maharet-i peyvest telifinden çıkan kitâblar her hangi fene mensûb olurlarsa olsunlar bir çok sınıflara münkasim olurlar. Bunların bazıları mensûb oldukları fenleri bi’l-külliye mübtedî olanlara yazılıp bazıları ise o fenni müntehî olanlar nazarında bir kat daha basit ve temhîd [giriş] için te’lif edilirler.

Bunlardan birinci sınıf kitablar dahi esâsen iki kısma münkasim olup birinci kısmı bu kitabın âid olduğu fen hakkında malumat-ı sathiyyeye mübteni yalnız fikr-i mahsus vermek veyahut biraz daha tafsilata girişilecek ise fenn-i mezkûrde merak ben-i beşere hoş görülecek şeyleri şerh ve tafsil etmek suretiyle vücude getirilir ki telif olunan kitabların ağlebi bu cinsden olurlar. Diğer sınıfı ise yine erbâb-ı ibtidâ için telif olunurlar ise de mübtediler fenn-i mezkûrun mebâdisinde [başlangıcında] kalmayıp müntehâsına [sonuna] doğru ilerleyerek te’ammuk edecek [derinleşecek] olan şâkirdân [talebeler] ciddî ve sahîh olacakları hasebiyle zikr olunan telif dahî fenn-i mezkûrun esâs metni erbâb-ı tahsil için son derecelere kadar ahz ve telakkisi mûcib-i teshîl olacak bir tertib-i dilpezîr [makbul] üzere tanzim edilir. İşte bu nev’ kitâblara frenkler (klasik) ta’bir ederler ki bizde ‘ulûm-i âliyenin metinleri gerçi klasik kitablarımızdan ma’dûd olurlar ise de “metn” denildiği zeman onda bir îcâz ve ihtisâr-ı hükmî dahî münfehim olup halbuki klasiklerde îcâz ve ihtisârdan ve şerhlere ve hâşiyelere ihtiyacdan kat-i nazarla telif-i mezkûrun âid olduğu fende emsile-i sâiresi hemen de bulunamayacak derecelerde üslûb-ı hasen üzere tertib ve tanzîm edilmiş bulunması matlûb görülür.

Bizde her yıl binlerce kitâb telif ve neşr edildiği halde bunlar meyânında klasik kitâblar pek nâdir olarak görülürler. Hatta daha a’lâları bulunmamak hasebiyle bazıları klasik ‘ad olunsalar bile yeniden itmâm ve ikmâle muhtâc oldukları erbâbı tarafından görülecek şeyler olmasıyla daha mükemmelleri yapmaya gayret edile edile ayn-ı nevinden olunan kitâblar çoğaldıkça çoğalırlar.

Bir fennin mebâhis-i esâsiyyesini sınıf sınıf tasnif ederek hangi mebhas diğer mebâhisi öğrenmeğe hizmet edecek bir miftâh hükmünde olacak ise onu takdîm ve o miftâhla o bâvul hangi mebhasin kufl-i [kilit] esrar ve hafâyâsi [gizli şeyler]  küşâd edilecek [açılacak] ise müte’âkiben onu tanzim edebilmek en güç umûrdan olup bu gibi eserle müellifin müktesebât-ı zâtiyye-i ‘âliyesinden ve fevkalade fazl ve bedâ’asından ziyâde o fende tedrisât-ı medîde [uzun] ile bi’l-iştiğâl tecârib-i ‘adîde sahibi bulunmasına ihtiyâc gösterir. Bunun içindir ki her hangi milletde olursa olsun bir fenin klasik kitâbları ta’yîn eyledikden sonra pek çok seneler iyâde-i rağbet mualleminde bekâ-yı tedâvülünü te’min eylemiş olurlar.

Fransız lisânı için Şapsal [Chapsal] ve Nöenin [Noël] sarf ve nahvi işte bu kabilden olduğu gibi Arabî için dahî Binâ’dan Kâfiye’ye kadar beş [Binâ, Maksûd, Avâmil, İzhâr, Kâfiye] âti-yi mütûn-i meşhûra nice asırlardan beri ehemmiyet-i mahsusalarını zâil etmemiş olan klâsikler ve resâil-i erba’a dahî bunlara mülhak olan âsar-i celîledendir.






 

Referans ve Notlar

[1] Ramazan Kaplan, Klâsikler Tartışması – Başlangıç Dönemi, Ankara, 1998, s. 13.

[2] Muallim Feyzî, Zebân-ı Fârisî, 12. tab, İstanbul, 1329.  Kitap, İdâdî ve Rüşdiye mekteplerinin ikinci sınıflarında Farsça tedrisi için kaleme alınmıştır. Kitabı, kendilerinden fıkıh ve Arabî nahiv okuduğum pek muhterem merhum hocam hediye etmişti. Allahü teâlâ makamlarını âlî eylesin.