8 Mart 2008 Cumartesi

"Islamic Science and the Making of the European Renaissance"

Bir ilim adamının çalışmalarında aslî kaynaklardan istifade etmesi hadiseleri ele almasında mühim tesiri vardır. İşte bilim tarihi alanında dikkate değer bir yeri olan George Saliba da ele aldığı konularda aslî kaynakları en iyi şekilde kullanan ilim adamlarından biri. En son yazdığı Islamic Science and the Making of the European Renaissance eserinde bilim tarihçilerinin klasik söylemine eleştirel yaklaşıyor. Yapmak istediği bir ezberi bozmak. "İslam biliminin onbirinci yüzyıla kadar zirvede olduğu ve sonra düşüşe geçtiği ve İslam medeniyetinin Yunan biliminin taşıyıcısı olduğu" söylemlerinin ne ölçüde gerçeği yansıttığını irdeliyor bu eserde.

İşte eserden bazı alıntılar:
Klasik söylem İslam medeniyetinde bilimsel çalışmaların başlaması ile ilgili sorulara cevap veremediği gibi, sonraki yüzyıllar ile ilgili ortaya çıkan sorulara da cevap verememektedir. Özellikle, İslam biliminin düşüşü gerçekte vâki olduğu gözükmemektedir. Bu düşüşe, İmam Gazali'nin felsefecilere karşı ataklarının (Tehâfütü'l-Felâsife - Filozofların Tutarsızlığı) veya onun "instrumentalist" bakışının oluşturduğu dini ortamın sebep olduğu sanılmaktadır. Aksine, sadece bize ulaşan bilimsel dökümanlara bakarsak, İmam Gazali'yi takip eden asırlarda neredeyse her bilimsel disiplinde çok iyi giden bir aktivite açıkça tasvir edilebilir. Mekanikte, Cezeri'nin (1205) çalışmaları; veya mantıkta, matematikte ve astronomide; Esiruddin Ebherî'nin (1240), Mueyyuddin el-Urdi'nin (ö.1266), Nasireddin Tusi'nin (ö.1274), Kutbuddin el-Şirazi'nin (ö.1311), İbni el-Şatir'in (ö.1375), el-Kuşî'nin (ö.1474) ve Şemseddin el-Kâfrî'nin (ö.1550) çalışmaları; veya optikte, Kemaleddin el-Fârisî'nin (ö.1320) çalışmaları;veya farmakolojide, İbni Baytar'ın (ö.1248) çalışmaları; veya tıpta, İbni el-Nefîs'in (ö.1288) çalışmaları var. Bu alanların her biri, İmam Gazali'nin ölümünden ve felsefecilere atağından sonra çokça vuku bulan özgün bir çalışmaya ve devrim yapan bir ürüne şahitlik etti.

sayfa 21


Dikkate değer, matematik ve tekniğin en yüksek derecesine sahip, bir aktivitenin İmam Gazali'nin vefatından sonra İslam dünyasında parlamaya devam ettiğini görebiliriz. O kadar ki, İmam Gazali sonrası bu dönemi İslam astronomisinin altın çağı olarak adlandırmaktayım. Henüz, bu dönemde elde edilen bu sonuçların hiç biri klasik söylemi savunanlar tarafından dikkate alınma şansına sahip olmadı. Sadece Rönesans Avrupa'sı üzerine etkileri göz önünde tutuldu.

sayfa 23



Büyük ihtimalle, İmam Gazali sonrası yazılan eserler incelenmedi. Çünkü klasik söylemin savunucuları, önemli çalışmaların yazılamayacağı varsayılan dönemden geldiğinden dolayı bu eserler yeterince önemli görülmedi. Bu kendi tahmini ile iş görmeye tipik bir örnektir.

sayfa 24


Özellikle en önemli geleneksel eserler, Batlamyus'un eserleri, ile temsil edilen Yunan astronomi geleneği, çok sıklıkla ileri sürüldüğü gibi, İslam kültüründe sadece muhafaza edilmedi, en başından beri ciddi değerlendirmelere tâbi tutuldu. Mütercimler Yunan eserlerindeki hataları düzeltiler. Gelenekteki en temel astronomik parametrelerin değişimine yol açan gözlemsel sonuçların ciddi bir şekilde tekrar değerlendirilmesi yapıldı. Aristo geleneğine sıkı sıkıya dayanan kendi doğal felsefik söyleminin fark edilen ihmalinden dolayı geleneğe karşı ve astronominin o anki temellerine karşı teorik karşı itirazlarda bulundular.

sayfa 124



Astronomi artık sadece gezegenlerin konumlarına veya astrologların horoskop bakmalarına cevaplar sağlayan bir disiplin değildi. İslam dininin astrolojiye karşı soğuk olmasıyla, astronomi kendisini, gelecek tahmininin ötesinde bir disiplin olarak tanımlamak zordundaydı ve her yerde titiz ölçümler gerektiren daha geniş ve büyük bir dünya görüşüyle çok yakından ilişkili sorular yükselten bir konuma koymak zorundaydı.... Astronomi yeni sosyal ve kültürel çevreye yararlılığını ispatlamak zorundaydı. Bunu Yunan astronomisinin temeline teorik eleştirilerle yaptılar.

sayfa 168


Eserin her sayfası mühim bilgiler ihtiva etmekte ve mevzu ile alakalı doyurucu bilgiler vermektedir.

Eseri Türkçe okumak için 2009 yılına kadar beklemek gerekiyor. [Kitabın, 2008'de bir tercümesi neşredilmiştir. Ancak tercümenin kalitesi çok düşüktü. Arapça yer ve şahıs isimleri İngilizce'de yazıldığı şekilde bırakılmış. Dipnotlar tercüme edilmeyip, referanslar bölümü tercümede yoktu. 2012 senesinde başka bir yayınevinden tekrar neşredildi. Henüz bu tercümeyi okuma imkanım olmadı.]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder