4 Temmuz 2008 Cuma

Türkiye’de Modern Bilimlerin Öncülerinden: Başhoca İshak Efendi


Osmanlı Devleti, hasta adam olarak nitelendirildiği dönemde bile, sanılanın aksine, Batı’daki bilimsel aktiviteleri yakından takip etmekte ve onları eğitim müfredatına almaktaydı. Avrupa, zengin kaynakları karşılıksız elde ettikten sonra, kurulan akademilere geniş maddi imkânlar sağlama fırsatı yakaladı. Bu ise, yoğun bir tercüme hareketiyle aldıkları İslam biliminin ilerletilip bilimsel alanda ciddi bir atılım yapılmasına yol açtı. Aynı dönemde Osmanlı ise kaynak darlığıyla ve bölgedeki huzursuzluklarla baş etmekteydi. Böyle bir dönemde Dünyadaki bilimsel çalışmaların takip edildiğine güzel bir örnek olarak İshak Efendi göze çarpmaktadır. Faik Reşit Unat Başhoca İshak Efendi adlı makalesinde şunları yazmaktadır: "Mühendishane Başhocalarından İshak Efendi'nin ilim hayatımızdaki yeri ve özellikle memleketimizde müsbet bilimlerin yayılmasında oynadığı öncü rolünün önemi, herhangi bir suretle tartışılması söz konusu olamıyacak bir gerçek olarak bilinmektedir." (Belleten, Cilt XXVIII, Sayı 109, 1964). Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu'nun Başhoca İshak Efendi: Türkiye’de modern bilimin öncüsü eserinden iktibaslar ile ona ve yaptıklarına yakından bakalım:

(Bu yağlı boya portresini astronom ve ressamlarımızdan Ahmed Ziyâ (Atacan) Bey (1875-1938) yapmıştır. Bu tablonun orjinali Kandilli Rasathanesindedir. Ahmet Ziyâ Bey bu tablosunda esinlendiği resmin orjinal halinin nerede olduğu bilinmemektedir. Ancak İshak Efendi zamanında yapılmış olduğu tahmin edilmektedir. İlk defa 1912 de Tarih Profesörü Mehmet Arif Bey (1873-1919) tarafından yayınlanmıştır. )

Batı’da gelişen modern bilimin Osmanlı Devletine girişini sağlayan bilim adamları arasında en önemli simalardan birisi de İshak Efendi’dir. İshak Efendi’nin gerçekleştirdiği geniş ve hızlı tercüme hareketi, Mühendishâne-i Berrî-i Hümâyûn’un eğitim sistemine getirdiği yenilik ve düzenlemenin, Tanzimat öncesi Osmanlı bilim ve eğitim hayatında görülen önemli değişikliklerden sayıldığı gibi Tanzimat dönemindeki köklü değişikliklerin temelini teşkil ettiği ileri sürülebilir. [Sayfa 1]

Mühendishâne’deki eğitiminden önceki hayatı hakkında kesin malumat bulunmamakla birlikte, İshak Efendi’nin Yanya’nın Narda kasabasında doğduğu ve Musevi bir aileye sahip olduğu söylenmektedir. İbranice’yi aile muhitinde, Yunanca’yı doğduğu kasabada öğrenmiştir. Türkçe, Arapça ve Farsça bilmesi de onun İslamiyeti kabulünden sonra medrese tahsili veya benzer bir tahsilden geçtiğini ve İslamiyeti genç yaşta iken kabul ettiğini gösterir.

Mühendishâne’de, mantık dersinde İsagoci kitabını okutması batı dillerinden yaptığı terminoloji aktarmalarında türettiği Arapça menşeli Osmanlıca yeni terimlerin türetiliş şekilleri ve bu terimlerin Arap dili bakımından özellikleri kendisinin Arap filolojisine ileri derecede vâkıf olduğunu ve iyi bir medrese tahsili gördüğünü gösterir. [Sayfa 8]

İshak Efendi Mühendishâne’deki talebeliği esnasında zekası, bilgisi ve çalışkanlığıyla Başhoca Hüseyin Rıfkı Tamanî’nin dikkatini çekmiş ki, Tamanî 1816’da Medine’deki mübarek binaların tamiri ile görevlendirildiğinde, onu yardımcı olarak maiyetinde götürür. [Sayfa 9]

Daha talebe iken matematik ve mühendislik sahasında sahip olduğu derin bilgi İshak Efendi’ye büyük şöhret kazandırmıştır. Talebe iken Medine’ye gönderildiği, dışarıdan bazı kimselerin ondan ders almak için geldikleri ve ayrıca Mühendishâne-i Bahrî ve Berrî-i Hümâyûn’da eğitim usullerinin düzeltilmesi için ona müracaat edildiği görülmektedir.

İshak Efendi’nin ilmi çalışmaları yanında mühendislikte de başarılı olduğunu belirten Esad Efendi “Mühendishâne’de veya Tophane’de tamir veya silah konusunda halledilmesi gerekli bir husus ortaya çıksa, bunun hakkında bir iki saat içinde bir risale yazıp meseleyi açıklığa kavuştururdu”.

İshak Efendi’nin kişilik olarak, çok çalışkan ve vaktini hiçbir zaman boşa geçirmeyen bir kimse olduğu, onun mesirelerde bile koynunda taşıdığı Kur’an-ı Kerim’i üç ay gibi kısa bir zamanda ezberlemesinden, hatta geceleri uyumadan önce oğlu Sami Efendi’ye Fransızca Tarih okutturmasından açıkça anlaşılmaktadır. [Sayfa 27]

Tercüme ve adaptasyon yolu ile Avrupa kaynaklarından kısa sürede hazırladığı kitaplar, gerek padişahın şahsından gerek diğer Osmanlı resmî makamlarından büyük ilgi ve destek görmüştür. 1831-35 tarihleri arasında Mühendishâne’ye başhocalık yapan İshak Efendi’nin eserleri arasında Mecmua-i Ulûm-i Riyâziye adlı dört ciltlik eserinin özel bir yeri olduğu muhakkaktır. Basımında önce İshak Efendi tarafından I. cildi Sultan II. Mahmud’a takdim edilmiştir.

Kaymakam Paşa (Sadrazam vekili), Sultan II. Mahmud’a sunduğu telhiste, İshak Efendi’nin Avrupa dillerindeki kitaplardan 4 ciltlik Mecmua-i Ulûm-i Riyâziye isimli bir eser telif ettiğini ve bir arzuhal ile 1. cildini padişaha sunduğunu, kitabın padişah tarafından incelenmesini ve İshak Efendi’nin nezareti altında kitabın basılmasını ve dağıtılması hususunda emir ve ferman buyurulmasını istemektedir. [Sayfa 50]

Kaymakam Paşa’ya Sultan II. Mahmud’un kendi eliyle yazmış olduğu ve kanaatini ifade eden hatt-ı hümâyûnu:
“Kaymakam Paşa
İşbu takririn ve mumaileyh [kendisine işaret edilen, evvelce geçen] İshak Efendi’nin arzı ile takdim eylediği kitap manzûr ve malum-ı hümâyûnum olmuştur. Vakıa mumaileyh sair mevcudlarına nazaran bu fende hünerlice adamdır. Tâziyane-i şevkini mucib olmak için atiyye-i hümâyûnumuz olarak bin rub’iyye [300 gr altın] tarafına gönderilmiştir. Mumaileyhe viresin ve tıbkı istidası üzere kendü nezaretiyle tab ve temsil ettirilmek ve hitamında dört cildin birer aynını taraf-ı hümâyûnumuza arz ve takdim olunmak üzere icrasına mübaderet olunsun.”

Mecmua-i Ulûm-i Riyâziye’nin matematik, fizik, kimya, astronomi, biyoloji, botanik, zooloji, mineraloji gibi konuların Türkçe basılı metinlerini bir arada sunan ilk eser olması açısından Türk Bilim Tarihinde önemli bir yer işgal ettiği muhakkaktır. [Sayfa 46]

Mecmua-i Ulûm-i Riyâziye’nin 1247 (1831) de basılan ilk cildi Aritmetik (İlm-i hesab), Cebir (İlm-i cebir) ve Geometri (İlm-i hendese) konularını kapsamaktadır. II. cildi düzlemsel trigonometri, cebir kaidelerinin geometriye tatbiki ve geometri problemlerinin cebir yoluyla çözümü, bir yerin haritasının çıkarılması (kartograyfa), kale istihakmında gerekli trigonometrik hesaplar, yüksek geometri olarak adlandırılan elips, parabol ve hiperbol gibi koni kesitlerine, bunların özelliklerine, belirsiz denklemlerin geometrik konumlarının bulunmasına, irrasyonel eğri çeşitlerine, diferansiyel ve integral hesaplamalarına ayrılmıştır. III. cildi tamamıyla fiziğe ait konulara (hız, hareket, katı cisimlerin mekaniği, sıvıların mekaniği, gaz mekaniği, optik) ayrılmıştır. IV. cildi ısı, elektrik, küresel trigonometri, astronomi, biyoloji, akustik, botanik, zooloji, anatomi, mineraloji, jeoloji, ve kimyaya ait bölümleri ihtiva etmektedir. [Sayfa 55-61]
Kaynak: Ekmeleddin İhsanoğlu, Başhoca İshak Efendi: Türkiye’de modern bilimin öncüsü, Kültür Bakanlığı Yayınları, 1989


İshak Efendi'nin eserlerinin değeri sadece bilim adamları tarafından değil devrin diğer bilginleri tarafından da bilinmekteydi. Meşhur Osmanlı hukukçularından Ahmet Cevdet Paşa, Mühendishâne-i Berrî-i Hümâyûn'dan bir hoca'dan modern matematik üzerine ders almakta ve bu hoca ile birlikte mühendislik dergileri ve İshak Efendi'nin matematik üzerine yazmış olduğu eserleri okumakta idi. [Richard L. Chambers, "The Education of a Nineteenth-Century Ottoman Alim, Ahmed Cevdet Pasa", International Journal of Middle East Studies, vol. 4, no. 4, 1973, sayfa 455]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder