10 Kasım 2014 Pazartesi

Kolektif Mesuliyet: Kasâme ve Âkıle

Yabancı ülkelere seyahat etmiş olanlar metro istasyonlarında ve hatta sitelerde şu ikazı duymuş veya okumuşlardır: "Safety is a shared responsibility - emniyet/asayiş kolektif/müşterek mesuliyettir". Ondört asır evvel fıkıh kitaplarının kitâbü'l-kasâme ve kitâbü'l-me'âkıl başlıkları altında ele alınan mesele, İslam cemiyetinde asayişi temin etmenin mühim unsurlarından olmuştur.

Kasâme, "bir yerde fâili mechul bir cesed bulunmuşsa, velîsinin dâvâ açıp talep etmesi üzerine, oradan ses işitilecek kadar uzaktaki belde sâkinlerinden maktulün velîsinin seçtiği elli kişinin, bu kimseyi öldürmedikleri ve öldüreni de bilmedikleri hususunda yemin etmeleri ve ayrıca bu şehir halkının mükellef erkeklerinin diyet ödemeleridir. Sâkinler elli kişiden az ise, sayı elliye tamamlanıcaya kadar tekrar yemin ettirilir. Yeminden kaçınan, yemin veya ikrar edene kadar hapsedilir. Böyle iki belde varsa, ikisine de kasâme tatbik olunur. Maktulde öldürülme emâresi yoksa, kendi kendine ölmüş sayılır ve kasâme gerekmez." [1]

Âkıle ise, "aralarında yardımlaşma ve dayanışma bulunan, birbirlerinin hareketlerini murakabe etmesi ve yekdiğeriyle alâkadar olması gereken insanlar topluluğudur. Bu mükellefiyet sebebiyle, birbirlerinin âmden katl dışında işledikleri cinâyetlerin diyetini öderler. "[2]

Böylece Şer’î hukuk, kasâme ve âkıle usulü ile, suç işlenmesine mani olmak için "kolektif mesuliyet" esasını getirmiştir.


Referanslar

[1] Ekrem Buğra Ekinci, Osmanlı Hukuku, 3. bs., İstanbul, 2014, s. 362.

[2] a.g.e, s. 361-362.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder