Tarih ile ilgilenenler, okudukları eserlerde sıklıkla uzun Arapça şahıs isimleriyle karşılaşırlar. Bazılarımız bu şekilde isimlendirmeye yabancı olabilir. Bunun için konu ile ilgili olarak Victor Katz’ın editörlüğünü yaptığı The Mathematics of Egypt, Mesopotamia, China, India, and Islam: A Sourcebook isimli eserin “Mathematics in Medieval Islam” bölümünden bilgiler aktaracağım. Bu kısmı Episodes in the Mathematics of Medieval Islam eserin yazarı olan J. Lennart Berggren yazmıştır.
Bir Müslüman ailenin çocuğu Muhammed, Hüseyin, Sâbit gibi bir isim alır. Sonra, Sâbit ibn Kurra (Kurra’nın oğlu) veya Muhammed ibn Hüseyin (Hüseyin’in oğlu) gibi “Falanın oğlu” kalıbı gelir. Şecere bu şekilde oluşturulabilir. Mesela, İbrâhîm ibn Sinân ibn Sâbit ibn Kurra ismiyle büyük dede’ye doğru geri gidilir. Sonraları, bir çocuğu olursa, Ebû Abdullah (Abdullah’ın babası) gibi künye alır. Künyeden sonra, el-Harrânî (Harrânlı) gibi mensub olduğu kabile veya memleketini gösteren nisbe gelir. İsmin en sonunda bir sıfatını veya unvanını gösteren lakab gelebilir. Mesela, sıfat olarak el-Câhiz (patlak gözlü) veya el-Hayyâmî (çadırcı) veya unvan olarak el-Raşîd (doğru yolda olan - ortodoks) veya el-Seffâh (cömert veya kan dökücü). Mekanik üzerindeki çalışmalarıyla meşhur Müslüman bilgin Bedî’el-Zamân Ebû el-‘İzz İsma’îl ibn el-Razzâz el-Cezerî’nin ismini inceleyelim. “Bedî’el-Zamân” lakabı zamanın dahisi anlamına gelmektedir. el-Cezerî nisbesi de onun el-Cezîre’li (Dicle ve Fırat nehirleri arasında kalan yukarı bölge) olduğunu göstermektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder