21 Kasım 2010 Pazar

Altın şehir: Timbuktu

Nedense Afrika tarihi ile pek ilgilenmeyiz. Halbuki bu kıtanın topraklarının bir kısmı yakın zamana kadar Osmanlı Devleti sınırları içerisindeydi. Bu yazının konusu, bir zamanlar Afrika’nın önemli merkezlerinden biri olan Timbuktu ve Avrupa'nın Timbuktu'ya olan arzusudur.

Bir Afrika (Tamaşek) atasözü der ki [1]: “Tuz kuzeyden, altın güneyden, gümüş beyaz adamın ülkesinden gelir; Allah’ın kelâmı ve bilgeliğin hazineleri ise sadece Timbuktu’da bulunur”.

Timbuktu’da (bugün Mali sınırları içindedir) hayat, XI. asrın sonlarına doğru Tuareg halkının ticaret merkezi olarak başladı. Başlangıcından beri büyüyerek önemli bir şehir konumuna gelen Timbuktu, özellikle Avrupalıların haksız abartmalarına karşın beynelmilel ün kazandı [2]. Brian Gardner’a göre Avrupa’da asırlarca hiç kimsenin Timbuktu’nun tam olarak nerede olduğunu bilmemesine rağmen, evleri altından bir şehir olduğu efsanelerine inanılıyordu [3]. Avrupa dillerinde bu şehrin ismi Tombuto, Tambucto, Tombuctoo veya Timbuctoo olarak da anılmaktadır.

Timbuktu, İslamî ilimlerin tedris edildiği en önemli merkezlerden biriydi. Bölgenin yönetimi zamanla Mali, Songay ve Mor eline geçse de bilginler çalışmalarına devam ettiler. Asırlar boyu Timbuktu uleması tefsir, hadis, fıkıh ve kelam ilimleri ile birlikte dilbilimi, tarih, matematik, mantık ve astronomi ile ilgilenmişlerdir [Afrika'daki ilimler tarihi ayrı bir araştırmada ele alınacak kadar geniştir. İleriki yazılardan birini bu konuya ayırmayı planlıyorum]. Ahmed Baba’nın (1556-1627) yazdığı ve XVI. asrın sonu XVII. asrın başlarında yaşamış âlimleri içeren önemli bir bibliyografik sözlük, Timbuktu’nun İslamî ilimlerdeki yüksek seviyesini ve Mekke ve Mısır ile yakın temâsını göstermektedir [5].

Asırlardır ilmî faaliyetine devam eden Sankore Camisi

XVI. asırda Papa’nın talebiyle Afrika’yı dolaşan Leo Africanus (Hasan bin Muhammed el-Vazzan el-Zeyyatî), seyahatini kaleme aldığı kitapta Timbuktu’daki ilmî hayat hakkında ipuçları vermektedir [6]: “Burada hükümdar tarafından cömertçe desteklenen çok sayıda dinî öğretmenler, hakimler, âlimler ve bilgili insanlar (allame) var. Ayrıca buraya Berberi’den (Mısır’dan Atlantik Okyanusuna kadar uzanan Kuzey Afrika’ya ait bölge) muhtelif yazma veya basma kitaplar getiriliyor. Bunlar herhangi bir ticari eşyadan daha fazla paraya satılıyor”.

Hunwick, Timbuktu ile alakalı önemli bilgiler sunmaktadır [7]. Timbuktu’nun ilmî merkez olması kitap yazımı (istinsah) ve ticaretinin önemini artırmıştır. Timbuktu’ya sadece Kuzey Afrika ve Mısır’dan yazma kitaplar ithal edilmedi. Âlimler hac vazifesi için gittikleri Mekke’de ve dönüş yolundaki Kahire’de eğitim gördüler ve kopyaladıkları kitapları kendi kütüphanelerine eklediler. Timbuktu’da da aktif kopyalama faaliyeti vardı. Kitaplardaki yayınevi amblemlerinden (colophon) yazma işleminin gerçekten profesyonelleşmiş bir iş olduğu anlaşılmaktadır. Hunwick, 1999 ağustosunda Timbuktu’da iken Mahmud Kati’nin kütüphanesinde rastladığı 1420 tarihli bir Kur’an-ı Kerîm’den bahsetmektedir. Son sayfa Osmanlıca yazılmış ve Şerife Hadice Hanım adına vakfedildiği kaydedilmiş.

Binlerce yazma eser yok olmaktan kurtarılmayı bekliyor

UNESCO  1988 senesinde Timbuktu'yu Dünya Mirası Listesine ekledi. Yüzbinlerce yazmanın digital ortama aktarılarak koruma altına alınması için Ford Vakfı'nın destekleriyle 2000 yılında Timbuktu Yazmaları projesi başlatıldı. Bu proje aynı zamanda UNESCO Dünya Hafızası projesidir [8].

Dünyada çok az şehir ve yer Timbuktu kadar efsanelerle çevrilmiştir. Şehir, sahrada ticaret kervanlarının kesisştiği yerdedir. Sahra ticaretinin esas metası altındı. Ortaçağ boyunca dünya altın ihtiyacının hemen hemen üçte ikisini Batı Afrika karşılıyordu. Daha sonraları, onyedinci ve onsekizinci yüzyıllarda altın Guinea’dan geldiğinden, altın para “guinea” olarak adlandırıldı. Yüklü miktarda altın kuzeye gönderildi ve Timbuktu piyasayasında satıldı. Altın buradan develerle Sahra’yı geçerek Kuzey Afrika’nın Fas (Fez) veya Trablusgarb (Tripoli) gibi şehirlerine taşındı. Bu altının çoğu Avrupa’ya satılırdı. Zaman geçtikçe, altının Timbuktu’dan geldiği bilgisi yaygınlaştı. Bu ise Timbuktu’nun Avrupa’daki imajının şekillenmesinde önemli yer oynamıştır. Timbuktu’dan geçen altın ticaretinin uzun zaman önce sonlanmasına rağmen, Timbuktu miti Avrupa’da büyüdü [4].

Yeni pazarlar, yeni ticaret rotaları ve yeni kaynaklar arayan Avrupa’dan yola çıkan kâşifler amaçlarını gerçekleştirmek için dünyanın dört bir yanına dağıldılar. Afrika onlar için ilginç olmakla beraber önemli kaynaklar içermekteydi. Bu kâşiflerden bir kısmı Timbuktu’ya varan ilk Avrupalı olmak tutkusundaydılar. Bunların çok azı hedeflerine ulaşabildiler. Bu da Timbuktu’ya altın şehir imajına ilâveten uzak ve ulaşılmaz bir şehir imajı kazandırmıştır. İngilizce’deki “To Timbuktu and back”, “It's a long way to Timbuktu”, “I'll knock you clear to Timbuktu”, “Go to Timbuktu” gibi tabirler bu imajın dile yansımasıdır.

Avrupa’nın Afrika’yı nasıl tahayyül ettiğinin ipuçlarını Encyclopedia Britannica’nın 1778 tarihli baskısının “Africa” maddesinde görebiliriz [9]: “Dünya’nın hiçbir bölgesinde altın ve gümüş bu kadar bol değildir… altın ve gümüşe karşı olağanüstü ve doyumsuz isteklerine rağmen ne eski ne de modern Avrupalılar kendilerine Amerika ve Doğu Hindistan’dan daha yakın olan ve arzu ettikleri nesnelerin bolca bulunduğu bu ülkeye etkili bir şekilde yerleşmediler”.

Avrupa’nın Afrika macerası çok eskilere dayanıyor. Ancak XVIII. asırdan sonra bu macera sistemli bir keşif faaliyetine dönüşüyor. 1788 senesinde Londra’da Afrika Derneği (uzun adıyla Afrika İçlerinin Keşfini Destekleme Derneği – The Association for Promoting the Discovery of the Interior Parts of Africa) kuruldu. Derneğin amacı Nijer nehrinin güzergahını saptama ve haritalandırma ve daha önemlisi meşhur şehir Timbuktu’yu bulmaktı. Derneğin kurucularından Sir John Sinclair’ın torunu William Sinclair dernek hakkında yazdığı makalede şunları aktarmaktadır [10]: “1788 yılında Afrika’nın keşfini desteklemek amacıyla bir derneğin kurulmasına öncülük etti. O zaman Afrika sahillerinin ve Mısır’ın ötesinin haritası neredeyse boştu. Avrupalılar, bu zamana kadar kıtayı talan, baskı ve köle elde etme amacıyla ziyaret etmişlerdi. Köle ticaretinde bu bölgenin payı tarihin en utanç verici bir sayfadır. Bu cemiyetin amacı bilim ve insanlığı ilerletmek, esrârengiz coğrafyayı keşfetmek, kaynakları araştırmak ve talihsiz kıtanın şartlarını iyileştirmektir. Planlarına ilaveten, olabildiğince kıtanın içine girmek ve filozof ve hayırseverlere alâka çekici tüm konularda bilgi toplamak amacıyla ehil ve tecrübeli seyyahlar çalıştırıldı. Bu görevlerin masraflarını karşılamak amacıyla her bir dernek üyesi senelik abone ücreti öderdi… Onların bu emekleri İngiliz ismine yeni bir ün kattı ve insan bilgisinin sınırlarını iyice genişletti. Sağlam ve kalıcı bir şöhret elde ettiler”. Makalenin sonunda William Sinclair şu temennide bulunuyor: “Derneğin varlığı devam etmiş olsaydı, bir çok Afrika meselelerine barışçıl çözüm ve bilgi ve ticaretin arttırılması için çok şeyler yapacaktı”. Daha sonra araştırmaya konu olan bölgeler Fransız sömürgesi olmuştur. Fransa’nın idarî konulardaki beceriksizliği göz önünde bulundurulursa, Sinclair’ın bu temennilerine hak vermek gerek. Yine de bu temenniler, Avrupa sömürme mantığına sahip olduğu müddetçe gerçekleşmemiştir ve maalesef gerçekleşmesi de zor gözükmektedir.

Afrika Derneği'nin 1790 tarihli Afrika haritası

Avrupa’nın Timbuktu’ya karşı olan tutkusu şiirlere de yansımıştır. Saray şairi (Poet Laureate) olan Alfred Tennyson (1809-1892) 18 yaşındayken “Timbuctoo” şiiriyle Cambridge Üniversitesi’nin verdiği “Chancellor's Gold Medal”ı kazandı. Bu şiiri yermek amacıyla İngiliz roman yazarı William Makepeace Thackeray (1811-1863) Timbuctoo isimli bir başka şiir kaleme almıştır [11].

Batı Afrika, 1893-1960 yılları arasında Fransız sömürgesi olarak kaldı. XVII. yüzyıla kadar ilmî faaliyetlerin icra edildiği bir yer olan Timbuktu’da her ne kadar tedrisat devam etse de, eski günlerinden uzak, evlerin mahzenlerinde binlerce yazma eserin bulunduğu ve yoksulluğun hüküm sürdüğü bir yer durumundadır.

BBC’nin 2009 tarihli “The Lost Libraries of Timbuktu” belgeselindeki sunucu Timbuktu’da mevcut astronomi ve matematik sahalarındaki yazma kitapları görünce çok şaşırıyor. Siyah ırkın köleleştirilmesiyle ve devletlerinin sömürgeleştirilmesiyle (Batı'nın masum tabiriyle colonialization) zenginleşen bir yerden gelen insan elbette şaşırır.

Yakın zamanda Timbuktu hakkında neşredilen kitaplardan muhteva bakımından zengin olan  The Meanings of Timbuktu (Editörler Shamil Jeppie ve Souleymane Bachir Diagne, 2008) adlı kitabı yayınevinin sitesinden ücretsiz indirebilirsiniz.

Referanslar

[1] Dubio Felix, Timbuctoo-The Mysterious, Fransızcadan İngilizceye tercüme eden Diana White, 1896, s. 276.

[2] Y. G.-M. Lulat, A history of African higher education from antiquity to the present: a critical synthesis, 2005, s. 72.

[3] Brian Gardner,The Quest for Timbuctoo, 1968, s.9.

[4] Tor A. Benjaminsen and Gunnvor Berge, “Myths of Timbuktu : From African El Dorado to Desertification”, International Journal of Political Economy, Volume 34, Number 1, p. 31 - 59, 2004. 

[5] Ira Marvin Lapidus, A history of Islamic societies, 2002, s. 409. İslamiyetin Afrika'daki ilmî hayata katkıları için şu kitaba bakınız: Scott Steven Reese, The transmission of learning in Islamic Africa, Brill, 2004.

[6] Leo Africanus, The history and description of Africa: and of the notable things, Trc. John Pory, Haz. Robert Brown, Hakluyt Society, London, 1896, cilt 3, s. 825. Kitabı buradan (cilt 1, cilt 2 ve cilt 3) indirebilirsiniz.

[7] John O. Hunwick, West Africa, Islam, and the Arab world: studies in honor of Basil Davidson, Princton, 2006, s. 41-42. Hunwick, Timbuktu ile alakalı geniş bir bibliyografya da sunmaktadır. John O. Hunwick, “Timbuktu: a bibliography”, Sudanic Africa, vol.12, pp. 115-129 , 2001. Makalenin pdf haline buradan erişebilirsiniz.

[8] UNESCO Dünya Mirası Listesi Timbuktu sayfasına buradan erişebilirsiniz. Timbuktu Yazmaları Projesi ile alakalı tafsilatlı malumata buradan ulaşabilirisiniz. Yüzbinlerce yazma eserden digital ortama aktarılanların bir kısmına Kongre Kütüphanesinin (The Library of Congress) sitesinden ulaşılabilir. Batı Afrika Arapça Yazmalar Veritabanındaki (West African Arabic Manuscript Database Project) yaklaşık 23,000 kayıt konularına göre tasnif edilmiştir. Ayrıca Al-Furqan Vakfının neşrettiği kataloglardan biri de Timbuktu'daki Ahmed Baba Kütüphanesindeki 1500 yazmayı tanıtmaktadır. John O. Hunwick derlediği  Arabic Literature of Africa The Writings of Western Sudanic Africa adlı kitap 2003 senesinde neşredildi. 2010 Kasım ayında neşredilecek The Trans-Saharan Book Trade : Manuscript Culture, Arabic Literacy and Intellectual History in Muslim Africa adlı kitabın Brill'deki sayfasına buradan ulaşabilirsiniz. [Kitap, "Library of the Written Word - The Manuscript World" serisinin 3. kitabı olarak 7 Aralık 2010 tarihinde neşredildi.]

[9] Robin Hallett, “The European approach to the interior of Africa in the eighteenth century”, The Journal of African History, vol. 4, no.2, pp. 191-206, 1963.

[10] William Sinclair, “The African Association of 1788”, Journal of the Royal African Society, vol. 1, no. 1, pp. 145-149, 1901. Dernek elde ettiği bilgileri Proceedings of the Association for Promoting the Discovery of the Interior Parts of Africa adıyla yayınlamaktaydı. Bu raporlardan 1798 tarihli sayının pdf haline buradan ulaşabilirsiniz. Derneğin kayıtları Robin Hallett tarafından Records of the African Association adıyla 1963 senesinde Londra'da neşredilmiştir.

[11] William Makepeace Thacke, The works of William Makepeace Thacke, Kensington Edition, Volume XXX, New York, 1904, s. 457-460 veya William Makepeace Thackeray, Essays, Reviews, Hesperides Press, 2008, s.410-412. Kitabın 1904 baskısının pdf halini buradan indirebilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder