15 Kasım 2010 Pazartesi

Âmid’de Bir Cesîm Kütüphane


İslâm medeniyetinin karakteristik vasıflarından biri ilme ve kitaplara verilen önemdir. Kütüphanelerdeki kitap miktarının çokluğu –rivayetlerde mübalağa olsa bile- bu vasfın delilidir. Kütüphanelerdeki kitap sayısına birkaç misal olarak şunları verebiliriz [1]: Miladî 961-976 tarihleri arası Endülüs'te hüküm süren II. Hakem’in kütüphanesinde 400,000 ile 600,000 arası, Trablus-Şam’daki kütüphanede 3,000,000 ve Âmid (şimdiki adı Diyarbekir) şehrindeki kütüphanede 1,040,000 kitap bulunduğu mervîdir. İslâm tarihçilerinin verdikleri kitap rakamlarının kabarık olmasının sebeplerinden biri de küçük risalelerin yani birkaç sayfalık eserlerin bir kitap sayılmasıdır. Avrupalı tarihçiler kitap sayılarının çok abartıldığı görüşündedirler. Ancak onları bu görüşe sevk eden, o tarihlerde ve sonrasında Avrupa’daki kitap sayısının azlığıdır. Mesela, 1110’lu yıllarda Fransa’daki Cluny Manastırı’nın ana kütüphanesinde 570 cilt bulunuyordu [2]. 1457 senesinde Cambridge Üniversitesi umumî kütüphanesi 330 kitap barındırıyordu [3]. Charles Seignobos da ortaçağdaki Avrupa kütüphanelerindeki kitap sayısının birkaç yüzü geçmediğini söylemektedir [4]. 

Ali Emîrî Efendi’nin her onbeş günde bir neşredilen Âmid-i Sevda isimli gazetedeki “Âmid şehrinde vaktiyle bir milyon kırk bin cild kitabı havî cesîm bir kütübhane” [5] başlıklı makalesinden iktibaslar sunacağım (ilaveler köşeli parantez { } arasına yapılmıştır):

Makalenin yayınlandığı sayının kapak sayfası

İşte İslamiyet’in nur-u seher gibi az vakitte afâka intişar etmesi bu misüllü ahlâk-ı âliye ve hamiyyet-i vicdâniye ile hâsıl oldu.

Öyle allâmeler zuhûra geldi ki her birinin tasnif eylediği asâr-ı güzîde bir kütüphane teşkil edecek mertebeye vardı.

Irak, Mısır, Yemen, İran, Endülüs kıtalarında öyle kütüphaneler zuhûra geldi ki her birinde mevcut olan kütüb-ü ’ilmîye yüz binleri geçti. Eğer şarkta Tatar beliyye-i kübrasının zuhûru, garpta Endülüs düvel-i İslamîyesinin mâil-i inhitat ve karîn-i inkıraz olması gibi ahvâl zuhûra gelmeseydi hala âlem-i İslamiyet bir kütüphane-i cihan şekl-i ’ale’l-aleni iktisâb edecekdi.

O zamanlarda cihân-ı medeniyetin en ileri giden bir kıta-i mübeccelesi de Elcezire ve Diyarbekir ve Kürdistan idi. Âlem-i İslamiyet’in en kıymetdar kütüphanelerinden biri de (Âmid) şehrinde idi. Bu kütüphane Âmid şehrinin hala mevcut olan Cami-i Kebir civarında vâki’ olup hicret-i seniyyenin altıncı asrında miktar-ı mevcudu bir milyon kırk bin cilt kütüb-ü nefîse ve nâdireye bâliğ olmuş idi.


Bugünkü günde böyle milyonluk kütüphane şöyle dursun, yüz bin cilt kütüb-ü İslamîyeyi havî bir kütüphane kürre-i arz üzerinde gayr-i mevcûd olduğundan bundan altı yedi asır evvel yalnız bir (Âmid) kütüphanesinde bu kadar enâfis-i asârın mevcud olması mûcib-i isti’cab olabilir ise de bunun sıhhatini ve hatta kitapların mikdar-ı mevcûdunu allâme Abdurrahman Şehabüddin Ebu Şâme Hazretleri (Kitâbu’r-Ravzateyn fî Ahbâri’d-Devleteyn {en-Nûriyye ve's-Salâhiyye}) ünvanlı tarih-i mu’teberlerinde bizzat Yusuf Selahaddin Eyyûbî ile ziyaret-i kütüphanede hazır bulunan edîb, şehîr, kâtib-i bînazir İmadüddin İsfehanî’den ve sâhib-i Tarih-i Kebir Ebu Tayy’den naklen ve aynen şöylece tahrir buyuruyor. {Selahaddin Eyyubi’den (1138-1193) hemen sonraki neslin en önemli iki tarihçisi Şamlı İbn Ebî Tayy (1179-1232) ve Kuduslü Abdurrahman ibn İsmail Ebu Şâme’dir (1203-1268). İbn Ebî Tayy Şam’da önde gelen Şiî bir ailenin içinde doğdu. Sünnî tarihçiler onun hakkında çok az biyografik bilgi vermektedir. Birçok muasırları gibi, İbn Ebî Tayy çeşitli sahalarda velûd bir yazardı. Tarihî çalışmaları sadece Şam’dan değil Mısır ve Kuzey Afrika’dan da bahsediyor. Selahaddin ve oğlu Zahir’in tarihlerini yazdığı gibi tarih-i umumî de yazmıştır. Fatimîlerin son zamanlarında ve Eyyubî Mısır’ının ilk zamanlarındaki çok sayıda meşhur simalarla tanışma fırsatı buldu. İbn Ebî Tayy Selahaddin hakkında çok önemli bilgiler vermektedir.. Ancak eserlerinin hiçbiri günümüze ulaşmamıştır [6].}

(Ve kânet fîha hazâinü’l-kütüb kâne fîha elfu elfin ve arba’une elfu kitabin) Allâme-i müşarün ileyh Ebu Şame hazretleri mikdar-ı kütüb-ü mevcudiyeyi bu suretle beyan eyledikten sonra (Fevehebe’s-sultanü’l-kütübe li’l-kâdi’l-fadil fentehebe minha hamle sab’îne hicazeten) ibaresini tahrir ediyor ki ol vakit Mısır ve Şam ve Halep gibi merâkiz-i ’ulûm ve medeniyet olan bilâd-ı meşhûrenin Şeyhülislamı bulunan Kadı Fazıl gibi bir zatın bu kütüphaneden kütüb ahzına mecburü’l-ihtiyaç olması bunda mevcûd olan asâr-ı nâdirenin derece-i kıymet ve ehemmiyetini tayin eder.

Mamafih müsa’ade-i sultan müşarün ileyh ile Kadı Fazıl hazretlerinin bu kütüphaneden yetmiş hicaz’e kitap intihal ve ihraç eylemesine ve bir hicaz’e hadd-i a’zam olmak üzere beş yüz ciltten ziyade alamayacağından yetmiş hicaze nihayet otuz beş bin cilt kitap demek olmasına ve geride daha bir milyondan ziyade kütüb kalmasına ve Sultan Yusuf Selahaddin Eyûbî’nin (Âmid)’den tarih-i ‘azameti olan 579 senesinden 629 senesine kadar (Âmid) şehri mülûk-i Artukîye ve ondan 658 senesine kadar da şu’be-i mülûk-i Eyyûbî’yeye makarr-ı hükümet olup bunların her iki kısmı da muhibb-i ‘ilim ve ‘ulemâ olduklarından şu müddet zarfında dahi kütüphane-i mezkûrun tenakus eylemeyup tezayüd eylediği şüpheden varestedir.

Şu cesîm kütüphanenin kimler tarafından ne suretle mahv ve tahrib edildiği bahsine gelince 654 senesinde (Vefeyâtü’l-A’yân)’ı ikmal eden Cenab-ı İbn-i Hallikân bu kitaplar hakkında (ve hiye ile’l-an mevcûdetün bi hazâini’l-cami’în) serahatini kaydetmesine ve hâlbuki 672 senesinde tevellüd ve 732 senesinde vefat eden Melikü’l-müeyyed Ebü’l-Fida Eyyûbî (Kitabü’l-Muhtasar fî Ahbâri’l-Beşer) namındaki tarih-i meşhûrunda (ve hiye ila karîbin kânet mevcûdetün bi hazâini’l-cami’în) ibaresinin tahrir eylemesine göre ol esnada zühûr eden Tatar beliyye-i küberasında böyle altı yedi asırlık kadîm ve nâdirü’l-emsâl bir kütüphanenin de mahv ve ifna’ edildiği anlaşılıyor.


Bu kütüphane-i cesîmeden başka (Âmid) şehrinde ve mülhakatında daha başka kıymettar kütüphaneler de mevcûd idi. Cümleden (Âmid) şehrinde (Al-i Yanal) Kütüphanesi, Mardin, Hısn-ı Keyfa, Meyyafarikîn şehirlerindeki kütüphaneler dahi nevâdir-i dünyadan idi. Hususuyla Tabib Fazıl ibn-i Ebu ‘Asbi’a (‘Uyûnü’l-Enba’ fi Tabakâti’l-Etibba’) kitabında Diyarbekir meliği Ebü’n-Nasr Ahmed tarafından Âmid civarında baki Meyyafarikîn şehrinde gayet cesîm bir hastahane ile kütüb-ü tıbbîyeye mahsus kütüphane-i kıymettar inşa ve ihya eylediğini yazıyor.

Referanslar

[1] Ribhi Mustafa ElAyyan, “The History of the Arabic-Islamic Libraries: 7th to 14th Centuries”, International Library Review, vol. 22, no. 2, 1990.

[2] Jonathan M. Bloom, Paper before print: The history and impact of paper in the Islamic World (Kağıda işlenen uygarlık: Kağıdın tarihi ve İslam Dünyasına etkisi), Trc. Zülal Kılıç, İstanbul, 2003, s. 162.

[3] Elisabeth Leedham-Green, Teresa Webber, The Cambridge History of Libraries in Britain and Ireland, Cambridge, 2006, Cild 1, s. 47.

[4] Charles Seignobos, History of Medieval and of Modern Civilization to the End of the Seventeeth Century, Trc. James Alton James, New York, 1909, s. 130.

[5] Ali Emîrî Efendi, “Âmid şehrinde vaktiyle bir milyon kırk bin cild kitabı havî cesîm bir kütübhane”, Âmid-i Sevdâ, sayı 3, 1324. Bu makalenin latinize edilmiş haline buradan ulaşabilirsiniz. Transliterasyonda okuma hataları vardır.

[6] Yaacov Lev, Saladin in Egypt, Hollanda, 1999, s. 41-43.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder