17 Şubat 2013 Pazar

Osmanlı Medreselerinin Serencamına Dair Bir Anekdot

Osmanlı Devleti'nin en mühim müesseselerinden biri medreselerdir. Bunların üzerinde yapılacak araştırmalar, Osmanlı Devleti'nin siyasî, adlî, ilmî ve dinî yapısı ve bu yapıların zamanla nasıl ve ne ölçüde değiştiği hakkında önemli ipuçları verecektir. Düzgün işleyen her sistemde, belli bir müddet sonra bu sisteme gösterilen ihtimamın azalması sebebiyle, ortaya çıkan arızalar giderilmez olur. Bu sebeple bozulma kaçınılmazdır. Ancak bozulma rahatsız edici boyuta ulaştığında, bu sefer ıslah çalışmaları başlar. Anlaşılan medreselerde benzer akıbete uğramıştır. Peki medreselerde ortaya çıkan aksaklıklara neler sebep olmuştur?

Son devirde medreseler üzerinde yapılacak ıslah çalışmalarına dair dergi ve gazetelerde epey yazılar neşredildi. Bunlardan birinde, Şeyhülislam Musâ Kâzım Efendi (v. 1920), medrese tedrisatının ıslâhına dair medrese talebelerine karşı yaptığı konuşmada bir medrese talebesinin "İyi ama biz nasıl geçineceğiz?" sualine şöyle cevap vermiştir [1]:

" O yönü biz düşüneceğiz. Orası size ait değil. Emin olunuz, sizin geliriniz pek çoktur. Fakat ötekinin berikinin elinde kalmış. Talebeye tahsis edilmiş vakıflar, tamamıyla kendilerine bırakılsa, beş bin talebe varsa, zannederim üçer lira düşer. Bundan başka milletin de size karşı fedakârlık göstereceği muhakkaktır. Umulur ki, siz bir mevcudiyet gösterirsiniz. Yoksa geleceğin ne olacağı kesindir. Ancak size düşen, bu ihtiyacı bilerek bunu gidermeye çalışmaktır." 

Vakıf gelirleri sayesinde hem medreselerin masrafları hem de talebenin ihtiyaçları karşılanmaktaydı. Medreselerin ekonomik açıdan, sıkıntıda olması, hem müderris hem de talebe üzerinde menfî tesir yapmıştır. Aslında mesele, Celâlî isyanlarına (XVI. asır) kadar gitmektedir. Ekonomik buhran esnasında, insanlar çocuklarını, barınabilecekleri en iyi yer olarak düşündükleri medreselere göndermişler. Ayrıca, medrese talebelerinin askerlikten muaf tutulması da benzer tesir yapmıştır. Bunlar da, medreselerin alabileceklerinden fazla talebeyle dolmasına sebep olmuştur. [2]

Musâ Kâzım Efendi'nin işaret ettiği gibi, medreselerin sahip oldukları vakıflar, belki gözden düşmeleri sebebiyle başka taraflara kanalize edilmiştir. Ancak, geçinme korkusunun olduğu bir yerde tedrisatın ne kadar verimli olabileceğini anlamak zor değildir.


Referanslar:

[1] Musâ Kâzım, "Kelam Kitaplarının Asrın İhtiyaçlarına Göre Düzeltilmesi ve Yazımı, Müslümanlar Arasındaki Farklı Mezheplerin Birleştirilmesi, Medreselerdeki Eğitim Öğretimin Islahı", Yazan. Eşref Edip, Sad. Hulusi Arslan, Hikmet Yurdu, Cild 3, Sayı 5 , s. 393-407, Ocak-Haziran 2010. Makaleye buradan ulaşılabilir. Bu makalenin orjinali, Sırat-ı Müstakîm dergisinin 52 (s. 403-406), 53 (s.5-6), 54. (s.22-23) sayılarında “Kütübü Kelâmiyyenin İhtiyâcât-ı Asra Göre Islah ve Te’lîfi, Beyne’l-Müslimîn Mezâhib-i Muhtelifenin Tevhîdi, Medreselerde Tedrîsâtın Islâhı”adıyla neşredilmiştir.

[2] Benzer şikayetler, Beyânü'l-hak dergisinde medreseler ve ıslahına dair neşredilen yazılarda da görülmektedir. Ramazan Boyacıoğlu, "Beyanü'l-Hak'ta Ulema, Siyaset ve Medrese", Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cild 2, Sayı 1, 1998. Makeleye buradan ulaşılabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder