25 Ağustos 2010 Çarşamba

Vicdan borcu

Mehmed Sâdık Rıf’at Paşa’nın (1807-1857) yanında bir müddet mütercim olarak çalışan David Efendi’nin oğlu olan Isak Jerusalmi, Paşa’nın mekteplerde okutulan Risâle-i Ahlâk eserini latin harflerine aktararak neşrettiği eserin önsözünde şunları yazmaktadır [1]: “Nice ‘eski’ kitabın sarımtırak sahifeleri, zavallı kimselerin eliyle çekirdekçi ve leblebici dükkanlarına satılmış, kesekâğıdı diye kullanılarak, çöp tenekelerine atılmış. Kala kala o devrin yayınlarından bir avuç yazı, ünlü kütüphane dolaplarına sığınmış, kilit altında yaşamakta ve beklemekte. Yüz yılı aşan fecî bir bekleyiş ve yalnızlık bu! Güneş ışığı görmemiş bunca kitabı kim okuyacak, kim değerlendirecek? Bilirkişi yetişmiyor ki!”.

Üsküdar doğumlu Isak Efendi bunları söylüyor ve insanı rahatsız eden soruyu, eğer üstümüze alıyorsak, bizlere yöneltiyor: Bu eserleri kim okuyacak?

Önsözün son kısmında şunları kaydetmektedir: “4 Mart 1924 tarihinde, halifeliğin ilgasından sonra İkinci Abdülmecid'in İstanbul’dan Çatalca’ya araba ile, oradan da trenle Avrupa’ya gitmesi kararlaştırılmıştı. Hususî kâtip, Salih Keramet Nigâr, kitabında [Halife İkinci Abdülmecid, İstanbul, 1964, sahife 8] Çatalcaya gelen araba kafilesinin demiryolu istasyonuna varışını şöyle anlatıyor: “Rumeli Demiryolları Şirketinin oradaki âmiri meğer bir Musevî yurddaşımızmış. Efendimizin ve âilesi âzâsının dinlenmelerine elverişli başka bir yer bulunmadığı için üst dâiresini böyle habersiz gelen yüksek misafirlerin istirahatine tahsis etti, çoluk çocuğuyla da îzâz ve ikramlarına koyuldu. İçten gelen saygı ve sevgi yardımlarına Efendimiz tarafından takdirle teşekkür edildiği zaman da: ‘Osmanlı Hânedânı Türkiye müsevilerinin velînîmetidir. Atalarımız İspanya’dan sürüldükleri, kendilerini koruyacak bir ülke aradıkları zaman onları yokolmaktan kurtardılar, devletlerinin gölgesinde tekrar can, ırz ve mâl emniyetine, din ve dil hürriyetine kavuşturdular. Onlara, bu kara günlerinde, elimizden gelebildiği kadar hizmet etmek, bizim vicdan borcumuzdur’ dedi ve gözlerimizi yaşarttı.”

Mûsevî vatandaşların Osmanlı hakkındaki düşünceleri için şu esere müracaat edilebilir: Avram Galanti, Türkler ve Yahudiler – Tarihî, Siyasî Tedkik, İstanbul, 1947.

Salih Keramet Nigâr’ın aktardığı bu hatırayı Taraf Gazetesi yazarlarından Ayşe Hür’e (06.12.2009 tarihli yazısından dolayı) ithaf ediyorum.


Referanslar

[1] Mehmed Sâdık Rıf’at Paşa, Risâle-i Ahlâk, Haz. Isak Jerusalmi, Cincinnati, 1990. Eserin pdf haline buradan ulaşılabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder