İmam Gazali deyince bazı aydınlarımızın aklına nedense bilim ve din çatışması gelir. İslam dünyasındaki pozitif bilimlere karşı alakanın azalmasının tek sebebi İmam Gazali'nin eserleri, özellikle Tehâfütü'l-Felâsife eseri gösterilir. Acaba İmam Gazali gerçekten bu eserlerinde felsefenin ve bilimin öğrenilmesine karşı mı çıkıyor? Yoksa birileri anlamak istediği gibi mi meseleye yaklaşıyor?
İslam biliminin (İslam medeniyetindeki bilimlerin) düşüşünde İmam Gazali'nin önemli bir rol oynadığı iddiasının gerçeği ne kadar yansıttığı George Saliba'nın Islamic Science and the Making of the European Renaissance adlı kitabında ele alınmıştır. Bu kitapta, "İmam Gazali'yi takip eden asırlarda neredeyse her bilimsel disiplinde çok iyi giden bir aktivite"nin varlığının aşikar bir gerçek olduğu vurgulanmıştı.
Felsefe ve pozitif bilimlerin öğrenimi meselesinde ise İmam Gazali'nin eserleri maalesef yanlı(ş) okunuyor. Konu ile ilgili olarak Robert G. Morrison'un 2007 yılında çıkan Islam and Science : the intellectual career of Nizam al-Din al-Nisaburi eserinden yapacağım alıntı meseleyi özetlemektedir:
[Herhalde George Saliba ve Robert G. Morrison, Cengiz Özakıncı'nın İslam'da Bilimin Yükselişi ve Çöküşü adlı kitabında İmam Gazali hakkında yazdıklarını okusalar gerçekten diyecek bir şey bulamazlardı. Her iki tarafa baktığımızda aynı kitapları okuyorlar (Özakıncı'nın İmam Gazalî'ye ve İslâmî ilimlere dair eserleri okuduğu/okuyabildiği şüpheli!), ancak elde ettikleri sonuçlar tamamen zıt. Bakın Özakıncı eserinde neler yazmış:
Özakıncı'nın ifadelerinin ilmiyetten ne kadar uzak olduğu aşikar. Hakarete varan sözleriyle ancak kendini tatmin edebilir. Kendisine George Saliba gibi bilim tarihçilerinin kitaplarını okumayı tavsiye ediyorum. Saliba kitabında aslî kaynaklarla İmam Gazali'den sonra İslam medeniyetindeki bilimsel akvitelerin ne kadar yoğun olduğunu insanın gözünün içine sokarcasına gösteriyor.]
[Tarihî hadiseleri ve şahsiyetleri analiz ederken ideolojik yaklaşımlardan maalesef kurtulamıyoruz. Özellikle bu hadise veya şahsiyetlerin İslam ile alakası varsa peşin hükümler devreye girmektedir. NTV Tarih dergisinin 2010 Mart sayısında "Bir Hakikat Avcısı: Gazâlî" adıyla bir yazı neşredildi. Ancak makalenin yazarı D. Cündioğlu yazısının "ideolojik bir makasla" sansürlendiğini iddia ederek, yazısının tam metnini neşretti. Buna mukabil NTV Tarih'ten konu ile alakalı herhangi bir açıklama gelmedi. İki yazı karşılaştırıldığında esas metnin dörtte birinin kırpıldığı görülmektedir.]
İslam biliminin (İslam medeniyetindeki bilimlerin) düşüşünde İmam Gazali'nin önemli bir rol oynadığı iddiasının gerçeği ne kadar yansıttığı George Saliba'nın Islamic Science and the Making of the European Renaissance adlı kitabında ele alınmıştır. Bu kitapta, "İmam Gazali'yi takip eden asırlarda neredeyse her bilimsel disiplinde çok iyi giden bir aktivite"nin varlığının aşikar bir gerçek olduğu vurgulanmıştı.
Felsefe ve pozitif bilimlerin öğrenimi meselesinde ise İmam Gazali'nin eserleri maalesef yanlı(ş) okunuyor. Konu ile ilgili olarak Robert G. Morrison'un 2007 yılında çıkan Islam and Science : the intellectual career of Nizam al-Din al-Nisaburi eserinden yapacağım alıntı meseleyi özetlemektedir:
Onikinci asırda, kelâm ilmi yaratıcının vasıfları ve kainat üzerinde sistematik çalışmalar içeriyordu. Felsefe ile ilgilenme, İbn Sina'nın (Ö. 1037) eserleriyle, kelâm çalışmalarının bir parçası oldu. Bu gelişmenin öncülüğünde diğerlerinden daha ileride olan kişi İmam Gazali'ydi (Ö. 1111). El-Munkizü mine'd-Dalal (Delaletten Hidayete) eserinde, bilgi kuramı krizinden sakınmasını detaylı olarak anlattığı entelektüel otobiyografisi, İmam Gazali felsefecilerin eserlerini derinlemesine araştırdığını ve, sıklıkla tekrarlandığı üzere, onların yazılarını tatmin edici bulmadığını bildirdi. Felsefe, onu iman buhranına sevk eden sorulara cevap veremediği gibi, felsefenin dine zarar veren önermelere dayadığı sonucuna vardı. İmam Gazali'nin Tehâfütü'l-Felâsife (Filozofların Tutarsızlığı) eseri, en azından, okuyucuyu felsefeyi kritik bir zihin ile okumaya zorlamaktadır. İmam Gazali, El-Munkizü mine'd-Dalal eserini Tasavvufun Allah hakkında bilgi edinmede en etkili yol olduğunu söyleyerek bitiriyor.
İmam Gazali'nin bu iki eserindeki ifadelerindeki yansıma, onun din bilginlerini felsefenin seçilmiş iddialarına karşı aşıladığı, fakat felsefe ve bilimsel çalışmayı yasaklamadığı izlenimi vermektedir. Her şeye rağmen, Tehâfütü'l-Felâsife eserinin girişinde tüm bilimleri reddeden birinin yanılmış olduğunu söylemektedir. Bu bakımdan, İmam Gazali'nin kariyeri hakkındaki diğer iki nokta önemlidir. İlki, onun önceden yazmış olduğu Mekâsıdü'l-Felâsife eseri, önde gelen bir din alimi olan İmam Gazalinin felsefenin esasları ve tartışma usulleri üzerinde kayda değer hakimiyet sağladığını göstermektedir. İkinci olarak, El-Munkizü mine'd-Dalal eserinde mantık veya matematiksel doğruların tek başlarına özellikle zararlı olmadığını kabul etmesidir. Tehlike sadece, mantık ve matematik çalışmanın avamı felsefenin diğer öğretilerinin vahiy gibi kesin olduğu hükmüne varmasına neden olabilmesidir ki, İmam Gazali'ye göre, bu felakettir. Tehâfütü'l-Felâsife felsefecilerin belli argümanlarına karşı bir hareket olarak görülmelidir, yoksa felsefenin tümüyle reddi olarak görülmemelidir.
sayfa 12-13
[Herhalde George Saliba ve Robert G. Morrison, Cengiz Özakıncı'nın İslam'da Bilimin Yükselişi ve Çöküşü adlı kitabında İmam Gazali hakkında yazdıklarını okusalar gerçekten diyecek bir şey bulamazlardı. Her iki tarafa baktığımızda aynı kitapları okuyorlar (Özakıncı'nın İmam Gazalî'ye ve İslâmî ilimlere dair eserleri okuduğu/okuyabildiği şüpheli!), ancak elde ettikleri sonuçlar tamamen zıt. Bakın Özakıncı eserinde neler yazmış:
Gericiler, usçularla giriştikleri tartışmalarda bir usçuluk döneği [eserde bu ifade italik olarak yazılmış aynen aktardım] olan Gazzali'nin kitabındaki savları kullanarak Müslümanları usçuluğun dine karşıt bir tutum olduğunu inandırabilmiş, .... Gazzali'den iki kuşak sonra Müslüman toplumların çok güçlü bir usçuluk karşıtı gerici akıma sürüklenmesine neden olmuştur.
sayfa 243
Gazzali, matematiğin kişileri dinden çıkardığını bakın nasıl çözmüştü:
sayfa 244
Usçuluk kötüdür, us yürütmek kötüdür, sorgulamak kötüdür, düşünsel tartışmalara girmek kötüdür, bilimlere dalmak kötüdür ve bunlar kişiyi dinden çıkarır, diyor Gazzali...
sayfa 256
Özakıncı'nın ifadelerinin ilmiyetten ne kadar uzak olduğu aşikar. Hakarete varan sözleriyle ancak kendini tatmin edebilir. Kendisine George Saliba gibi bilim tarihçilerinin kitaplarını okumayı tavsiye ediyorum. Saliba kitabında aslî kaynaklarla İmam Gazali'den sonra İslam medeniyetindeki bilimsel akvitelerin ne kadar yoğun olduğunu insanın gözünün içine sokarcasına gösteriyor.]
İslam dininde ilim üstün tutulmuş, bilenler ile bilmeyenler arasında bir ayrım yapılmıştır. Hal böyleyken, var olmayan bir çatışmanın varmış gibi gösterilmesi, hem de bunu aydın geçinen insanların yapması gerçekten ilginç değil mi?
[Tarihî hadiseleri ve şahsiyetleri analiz ederken ideolojik yaklaşımlardan maalesef kurtulamıyoruz. Özellikle bu hadise veya şahsiyetlerin İslam ile alakası varsa peşin hükümler devreye girmektedir. NTV Tarih dergisinin 2010 Mart sayısında "Bir Hakikat Avcısı: Gazâlî" adıyla bir yazı neşredildi. Ancak makalenin yazarı D. Cündioğlu yazısının "ideolojik bir makasla" sansürlendiğini iddia ederek, yazısının tam metnini neşretti. Buna mukabil NTV Tarih'ten konu ile alakalı herhangi bir açıklama gelmedi. İki yazı karşılaştırıldığında esas metnin dörtte birinin kırpıldığı görülmektedir.]