- Doğası gereği tarihi potansiyel olarak kötüye kullanılmaya yatkın kılan şey nedir?
- Tarihi kimler niçin kötüye kullanır?
- Bu kötüye kullanmanın büründüğü çeşitli biçimler nelerdir?
- Tarihi kötüye kullanma biçimlerine karşı neler yapmamız gerekir?
2 Şubat 2011 Çarşamba
Tarihin Kötüye Kullanımı
22 Ocak 2010 Cuma
Fatih Sultan Muhammed ve Sırp Kralı
12 Ekim 2009 Pazartesi
Kopernik ve Osmanlı
"Tarih Tenkidinin Unsurları"
20 Eylül 2009 Pazar
Tarih Usûlüne Tahsis Edilmiş İlk Eser
- Tarih ve zaman kelimelerinin sözlük ve ıstılah manaları
- Güneş ve Ay yılı, ay, gün ve saat kavramları
- Tarih kelimesinin kökeni
- Hicrî takvimin ihdası, takvimler
- Tarih ilminin tanımı ve konusu
- Tarih metodolojisinin gerekliliği
- Tarihçide bulunması gereken şartlar
- Tarihin varlık kavramı ve diğer ilimle ilişkisi
- Tarihçinin amacı
- İnsan tabakaları
- Tarih yazımı ile ilgili beş yöntem ve beş yöntemin uygulaması
- Tarihin ilim olarak gerekliliği ve yararı
22 Ağustos 2009 Cumartesi
"Tarihte Usûl"
- Bitaraf ve sözünde sadık olmalıdır
- Başkalarından sözler naklederken harfiyen nakletmeli, rivayetlerin ancak manasını alıp kendi beğendiği ibarelerle yazmamalıdır.
- Başkasından rivayetler naklederken bunun doğru ve yalanlığını müzakere ederek(yani intikada tabi tutarak) almalıdır.
- Haber ve rivayeti kimden naklederse o ravinin ismini muhakkak zikretmelidir. s.156
27 Ocak 2009 Salı
Arapça'da şahıs isimleri
1 Aralık 2007 Cumartesi
Tarih İlminin Önemi?
Bu eserin 1. cild 25. ve 26. sayfalarında tarih ilminin lüzum ve faydası anlatılmaktadır.
Geçmiş ile sonrası ahvalini kavramak ve çok geçmişi ve çok ileri geleceği bilmek isteği, insanın tabiatında vardır. (lâ teşbeu'l-ayni min nazarin ve les-sem'u min haberin ve le'l-ardu min matarin / göz görmekden, kulak haberden ve yeryüzü yağmurdan doymaz) Devlet nizamının korunması tarih ilmi ile eski usullerin bu günkü hale göre uygulamada çok faydaları görüleceğinden bazı ilim adamları, "tarih ilminin eğitim ve öğretimi önemle gereklidir." derler.
[(Metnin aslı) Mazî ve müstakbel ahvâline vâkıf ve belki ezel ve ebed esrarina ârif olmağa insanda bir meyl-i tabii olduğundan alel-umum nev-i beşerin bu fenne ihtiyac-ı ma'neviyyesi derkârdır. lâ teşbeu'l-ayni min nazarin ve les-sem'u min haberin ve le'l-ardu min matarin. Hıfz-ı nizâmat-ı düveliyye i'lm-i târih ile olub usûl-u sâlifenin vakt ve hâle tadbikinde ise fevâid-i kesîre mütehakkık olduğından bazı ulemâ ilm-i tarihin ta'lim ve teallumu derece-i vecîbededir dediler. ]
1 Kasım 2007 Perşembe
"Batı ve Dünya"
Batı'da, elbette, yanlış ve şüphelerle beslenen bir çok ideal ve kurum var; milliyetçiliğimiz gibi mesela. Türkler ve onlarla birlikte bir çok Müslüman halk bu fikirden diğer Batı halklarına nazaran daha kötü etkilenmiştir....Ve ümit edilmeliki, her ne pahasına olursa olsun, İslam dünyasında yer alan, bu Batı kaynaklı siyasi hastalığın yayılması, geleneksel İslam birliği inancının gücüyle etkisiz hale getirilecektir.
Biri kendi geleneksel teknolojisini terk ederek yabancı bir teknolojiye adapte oluyorsa, hayatın teknolojik boyutundaki bu değişiklik, sadece bu boyutla sınırlı kalmayıp, tüm geleneksel kültürü değiştirene kadar devam edecek ve yabancı kültür, yabancı teknolojinin girdiği kültürel savunma alanında oluşturulan boşluklardan yavaş yavaş girerek tamamıyla içeri girmeyi başaracaktır.
Batı, Uzak Doğu halkına Batı hayat tarzını, din ve teknolojisiyle birlikte bir bütün olarak vermek istedi ve bu atak sonuç getirmedi. Oyunun ikinci bölümünde ise şunu gördük; Batı, aynı Uzak Doğu halkına, Batı medeniyetinden dinin içerisinden çıkartıldığı ve din yerine teknolojinin merkezi unsur yapıldığı, seküler bir kısım sunmuştur. 17. yüzyılın sonlarında bizim medeniyetimizin dini esaslarından ayrılmış olan bu teknolojik parça, zamanla din dahil teknolojisi ve herşeyiyle bir bütün halinde Batı hayat tarzını daha önce reddetmiş olan Uzak Doğu'ya nüfus etmeyi başarmıştır.
9 Temmuz 2007 Pazartesi
Eski mikyaslardan (ölçülerden) bazıları
ARŞIN: 1931 senesinde metrik sisteme geçene kadar kullandığımız ölçü mikyaslarındandı (birimlerindendi). Parmak ucundan dirseğe kadar olan uzunluğu ifade eder. Farsça arş kol, in de bu demektir. Arş, eski türkçede de adım manasına gelir. Arapların zra’ adlı 48 santimetrelik mi’yarına (ölçüsüne) yakındır. İki arşın vardı. Mimar arşını, mimari işlerde yer ölçüsü idi. 75,8 santimetre idi. Çarşı arşını, kumaş ölçmekte kullanılırdı. 68 santimetre idi.
İpekli kumaşları satarken, halka pahalı göstermemek için, bunlarda arşından biraz daha kısa olan endâze kullanılırdı. Endâze farsça endaz (atan) kelimesinden gelirdi. 65,25 santimetre idi.
URUB: Arşının dörtte biridir. Arapça dörtte bir demek olan rubu’dan bozmadır.
DİRHEM: Küçük ve hassas şeyleri ölçmekte kullanılan ağırlık ölçüsüdür. Dirhem bir okkanın dörtyüzde biridir. Tarih boyu farklı yerlerde farklı ölçülere gelmekte ise de, Osmanlılarda 3.148 grama tekabül ederdi. Birbuçuk dirhem bir miskal; 400 dirhem 1 okka, 44 okka 1 kantar, 4 kantar da 1 çeki idi. Çeki takriben 250 kilodur.
OKKA: Ağırlık ölçüsü idi. Arabça ukıyye kelimesinden gelir. Şehir ve kasabalara göre değişmekle beraber, umumiyetle 1282 gramdır.
KİLE: Hububat ölçeğidir. Çeşitli şehirlere göre ölçüsü değişirdi. İstanbul kilesi zahirenin cinsine göre 18-20 okka (ortalama 25 kilo) idi. Kilenin küsuratına kutu (god, kot, godik) denir. 8 kutu bir İstanbul kilesidir. Bir kutu 2,5 okka ve 3,21 kilodur. Gemilerde de kile kullanılırdı. 36 kile bugünki 1 tonilatodur.
15 Haziran 2007 Cuma
"Tarih Biliminin Doğuşu: İbni Haldun"
İbni Haldun, İslam uygarlığının, tüm dünyayı aydınlatan bir feneri gibi parlamaktaydı. Batı'da ancak XIX. yüzyılda bir bilim kimliği kazanan Tarih biliminin temellerinin, daha XIV. yüzyılda Kuzey Afrika'da, Mağribli bir Müslüman tarihçi ve hukukçu tarafından atıldığını öğrendiklerinde, Batılılar buna inanmak istemediler. XIX. yüzyılın Avrupa merkezli sömürgeci ideolojisi, Batı uygarlığını bir harika olarak sunmak peşindeyken, içinden geldiği, ama artık hegemonyası altında tuttuğu bir dünyaya borçlu kalmak istemiyordu.