Mantık, münazara, riyaziye [matematik], hendese [geometri], heyet [astronomi], kelâm, fıkh, tasavvuf gibi birçok sahada eserleri olan büyük Osmanlı âlimi İsmail Gelenbevî'nin ilim tahsiline başlaması enterasandır.
Sâhib-i termecenin [İsmail Gelenbevî'nin] abâ ve ecdâdı [bugün Manisa vilayetinin Kırkağaç kazasına bağlı] Gelenbe kasabasında müfti ve müderris olarak neşr-i ilm edegelmişler iken pederi Mahmud Efendinin vefâtı üzerine kendisi âğuş-i mâderde [anne himâyesinde] yetim kalmağla tahsil-i ulûma başlayamamış idi. İşte henüz oniki onüç yaşlarında buluduğu halde birgün akranıyla sokakda ceviz oynar iken pederinin esdikâsıdan [dostlarından] biri bunu gördükde: Hayf [yazık] sana! Abâ ve ecdâdın fadl ve kemâlât ile mevsuf iken sen böyle sokaklarda hâib ü hâsir [birşey elde edememiş halde] oyun oynayasın demesinden Gelenbevî'ye 'âr lâhık olmuş [utanmış] ve hemen lu'b-ı tufûliyeti [çocukluk oyununu] terk ile tahsil-i ulûma hasr-ı himmet ve muahharen Derse'âdet'e gelerek Yâsincizâde ve Ayaklı Kütübhâne gibi fudalâ-ı esâtizden [üstadlardan] ta'lim birle [ile] itmam-ı kemâlât-ı insaniyyeye bezl-i mukadderet etmişdir.
Bu hikaye, Allâme Zâhidü'l-Kevserî'nin Gelenbevî'nin terceme-i haline dair kaleme aldığı makalesinde de az farkla geçmektedir [2].
Referanslar
[1] Salih Zeki, Kâmûs-ı Riyâziyyât, musahhih: Tevfik Paşa, Karabet Matbaası: İstanbul, 1315, I/318. İlk iki cildi neşredilen Kâmûs'un tamamı 12 cilddir. Mahtut haldeki 10 cild, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi'ndedir.
[2] Zâhidü'l-Kevserî, Makâlâtü'l-Kevserî, Matbaatü'l-Envâr: Kâhire, 488.