Avrupa Ortaçağ tarihi konusunda uzman Fransız tarihçi Jacques Le Goff’un orijinal adı Les Intellectuels au moyen âge olan eseri Türkçe’ye Ortaçağda Entelektüeller [Trc. Mehmet ALi KılıçBay, İstanbul, 2006] başlığıyla tercüme edilmiştir. Bu eserden birkaç iktibas:
“Entelektüel kelimesi, düşünmeyi ve düşüncelerini öğretmeyi meslek edinmiş kimseleri belirtmektedir. Düşünme eyleminin kişiselliği ile bunun eğitim yoluyla yayılmasının bu birlikteliği, entelektüeli belirlemekteydi.”, s. 18
“Yunan ve Arap elyazmalarının peşine düşen Hıristiyan eski eser avcıları Palermo’ya kadar ulaşmışlardır. Bu kentte, Sicilya’nın Norman kralları, daha sonra da II. Friedrich üç dili birden – Yunanca, Latince, Arapça- kullanan kançılaryalarının ortasında, yeniden doğmakta olan ilk İtalyan sarayının etkilerini, 1087’de Müslümanlardan geri alınan ve Hıristiyan çevirmenlerin Başpiskopos Raymond’un (1125-1151) koruması altında çalıştıkları Toledo’ya kadar yaymıştır.”, s. 35
Bilgiye susamış Morleyli Daniel adındaki İngiliz’den şunları aktarmaktadır: “…Arapların Toledo’daki eğitimleri herkese açık olduğundan, burada dünyanın en bilgin filozofları tarafından verilen dersleri dinleyebilmek için vakit geçirmeden oraya gittim. Dostlar beni çağırdıkları ve İspanya’dan geri dönmemi istediklerinde, İngiltere’ye değerli bir kitap yüküyle geldim….”, s. 39
“Chartres [Paris’in kuzeybatısında] o yüzyılın [XII. yüzyıl] büyük bilimsel merkezidir. Trivium sanatları denilen gramer, hitabet, mantık burada küçük görülmemektedir. Bu durum Bernard de Chartres’in [ölümü 1124’den sonra] derslerinde gözlenmektedir. Ancak Chartres bu voces (kelimeler) eğitimi yerine, quadrivium’u oluşturan aritmetik, geometri, müzik ve astronominin konusu olan res (şeyler) eğitimini yeğlemektedir.
Chartres zihniyetini işte bu yönelim belirlemektedir. Bu merak, gözlem, araştırma zihniyeti, Yunan-Arap biliminden beslenmiştir ve ışıklarını yakında saçacaktır. Öğrenme açlığı o kadar yaygınlaşacaktır Autun’lü Honorius bu durumu çarpıcı bir formülle özetleyecektir: İnsanın sürgünü cehalet, vatanı bilimdir.”, s. 74
“Yunanlıların ve Arapların bu hümanist rasyonalizme katkıları anlaşılmaktadır. Bu konuda, İspanya’da uzun yolculuklar yapan büyük seyyahlardan, çevirmen ve filozof Bath’lı Adelard’dan daha iyi örnek olmaz.
Tam da hayvanlar üzerinde bir tartışma öneren bir gelenekçiye şöyle cevap vermiştir: Hayvanlar üzerinde tartışmak benim için güçtür. Nitekim Arap hocalarımdan aklı rehber almayı öğrendim, sen ise kıssadan hisse çıkartan bir otoriteyi, onun zincirli kölesi olarak izlemekle yetiniyorsun…”, s.79
“[Bologna] Tıp Fakültesi, Afrikalı Constantinus tarafından XI. yüzyıldan derlenen ve Hippokrates ile Galianus’un eserlerini kapsayan, sonradan İbn Sina’nın Kanun’u, İbn Rüşd’ün Colliget veya Correctorium’u [tıp ansiklopedisi olan Külliyat], Razi’nin Al-mansor’u [Kitab el-Mansuri fî el-tıbb] gibi büyük Arap külliyatlarının da eklendiği, bir metinler derlemesi olan Ars Medecinae’ye dayanmaktaydı.”, s. 109