25 Şubat 2013 Pazartesi

Unutulmaya Devam Eden İthaf

14 Mart 2011 tarihli yazı, 1885-1887 tarihleri arasında İstanbul'da görev yapan Amerika Birleşik Devletler Temsilcisi  Samuel S. Cox'un Diversions of a diplomat in Turkey [1] adlı kitabının Türkçe tercümesine dairdi.
Kitabın 1893 senesindeki baskısının kapağı

Kitabın başında Cox, Sultan II. Abdülhamid'e hitaben yazdığı Osmanlıca ve İngilizce mektupları, tercümede sadece Osmanlıcası (latinize edilmeden) verilmişti; İngilizcesi ise hiç tercüme edilmemişti. Bunun üzerine, mektubun İngilizcesini tercüme ederek neşretmiştim. Mektubun, Osmanlıca ve latinize edilmiş halleri ise aşağıdadır: 
Kitabın xii. sayfasında neşredilen mektubun Osmanlıcası.

Şehriyâr-ı ‘âlî-şiâr Şevketlû Mehâbetlû Sultân Abdülhamid Hân-ı Sânî hazretlerinin atebe-i ulyâ-i mülûkânelerine, 

Pây-i taht-ı saltanat-ı seniyyelerine iki sene devâm-ı müddet-i ikâmet-i çâkerânemde  meşhûdum olan arâziyye-i latîfe bendenize cidden hayretbahş olmakla berâber, memleketin vaz’iyyet-i tabi’iyyesi umûmî bir merkez-i ticâret olmağa müsta’id görünmüşdür. Nezd-i âlî-i Şehriyârîlerine me’mûriyyet-i sefâretde bulunduğum müddetçe memleketim hakkında  izhâr buyurulan âsâr-ı teveccüh ve nik-hâhi-i mülûkâneleri bendelerini garîk-i lücce-i hişyârî ve seâdet eylediği gibi çâkerleri ve zevcem câriyeleri hakkında râyegân buyrulan iltifat ve  ta’zimat-ı reh-i?-nüvâzî-i Şehriyârîleri her  ikimize bâis-i  fahr-ü şeref masdaku’l-gâye?  olmuştur. Nâil olduğum iş bû iltifat bendeleri şimdi bulunduğum me’muriyyet-i âcizânemin iştiğâlât-ı meyânında herbir yâd-ı  hâtırgüzâr-ı çâkerânem  olmakdadır. Amerika’ya avdet-i çâkerânemden  beri şarkın hâtırâ-i lezîzesi ve ale’l-husûs zât-ı şevket-simât-ı mükerremeleri ile cereyân eden münâsebât-ı çâkerânemin vecîbe-i şükranımı hiçbir vakt zihnimden çıkmamakdadır. Memâlik-i şâhânelerinin mürekkeb olduğu akvâm-ı muhtelifenin sûret-i teşekkül ve irâdesiyle hilâfete ve siyâsete hükümdâr-ı zî-şânı teb’a-ı şâhânlerinin imtizâc-ı menâfı’ına nasıl bir teyakkuz ve istikâmet ve mahâretle çalışmakda bulunduğuna dâir bir eser kaleme alarak eser-i mezkûrede şîme-i celîle-i Cenâb-ı Mülûkâneleri olan adâlet-i ma’rûfâne ile bekâ-i sulh-ı umûmî için meşhûd bâsıra için ittihâz olunan mesâi ve gayret-i insaniyet-perverâne-i şehriyârîlerinin bihakkın inzâr-ı âmmeye vüs’-i? sarf-ı mâ hasal gayret eylerim. İşbu eser-i çâkerânemin nâm-ı nâme-i Cenâb-ı Şehriyârîleriyle takdîmine inâyet ve müsâade-i seniyye-i Cenâb-ı mehâbetlerinin tevzi’ buyurulmasını istirhâma cür’et eylerim. Her halde ve kâtıbe-i ahvalde emr-ü fermân ve lütf-u bî pâyân Hazret-i Veliyy-ül emr efendimizindir.

an  Newyork / 5  Kânûnu Sânî 1887

Kulları Koks (Cox)


Referanslar

[1] Samuel S. Cox, Diversions of a diplomat in Turkey, New York:C.L. Webster, 1893. Kitabın pdf haline buradan ulaşılabilir.

17 Şubat 2013 Pazar

Osmanlı Medreselerinin Serencamına Dair Bir Anekdot

Osmanlı Devleti'nin en mühim müesseselerinden biri medreselerdir. Bunların üzerinde yapılacak araştırmalar, Osmanlı Devleti'nin siyasî, adlî, ilmî ve dinî yapısı ve bu yapıların zamanla nasıl ve ne ölçüde değiştiği hakkında önemli ipuçları verecektir. Düzgün işleyen her sistemde, belli bir müddet sonra bu sisteme gösterilen ihtimamın azalması sebebiyle, ortaya çıkan arızalar giderilmez olur. Bu sebeple bozulma kaçınılmazdır. Ancak bozulma rahatsız edici boyuta ulaştığında, bu sefer ıslah çalışmaları başlar. Anlaşılan medreselerde benzer akıbete uğramıştır. Peki medreselerde ortaya çıkan aksaklıklara neler sebep olmuştur?

Son devirde medreseler üzerinde yapılacak ıslah çalışmalarına dair dergi ve gazetelerde epey yazılar neşredildi. Bunlardan birinde, Şeyhülislam Musâ Kâzım Efendi (v. 1920), medrese tedrisatının ıslâhına dair medrese talebelerine karşı yaptığı konuşmada bir medrese talebesinin "İyi ama biz nasıl geçineceğiz?" sualine şöyle cevap vermiştir [1]:

" O yönü biz düşüneceğiz. Orası size ait değil. Emin olunuz, sizin geliriniz pek çoktur. Fakat ötekinin berikinin elinde kalmış. Talebeye tahsis edilmiş vakıflar, tamamıyla kendilerine bırakılsa, beş bin talebe varsa, zannederim üçer lira düşer. Bundan başka milletin de size karşı fedakârlık göstereceği muhakkaktır. Umulur ki, siz bir mevcudiyet gösterirsiniz. Yoksa geleceğin ne olacağı kesindir. Ancak size düşen, bu ihtiyacı bilerek bunu gidermeye çalışmaktır." 

Vakıf gelirleri sayesinde hem medreselerin masrafları hem de talebenin ihtiyaçları karşılanmaktaydı. Medreselerin ekonomik açıdan, sıkıntıda olması, hem müderris hem de talebe üzerinde menfî tesir yapmıştır. Aslında mesele, Celâlî isyanlarına (XVI. asır) kadar gitmektedir. Ekonomik buhran esnasında, insanlar çocuklarını, barınabilecekleri en iyi yer olarak düşündükleri medreselere göndermişler. Ayrıca, medrese talebelerinin askerlikten muaf tutulması da benzer tesir yapmıştır. Bunlar da, medreselerin alabileceklerinden fazla talebeyle dolmasına sebep olmuştur. [2]

Musâ Kâzım Efendi'nin işaret ettiği gibi, medreselerin sahip oldukları vakıflar, belki gözden düşmeleri sebebiyle başka taraflara kanalize edilmiştir. Ancak, geçinme korkusunun olduğu bir yerde tedrisatın ne kadar verimli olabileceğini anlamak zor değildir.


Referanslar:

[1] Musâ Kâzım, "Kelam Kitaplarının Asrın İhtiyaçlarına Göre Düzeltilmesi ve Yazımı, Müslümanlar Arasındaki Farklı Mezheplerin Birleştirilmesi, Medreselerdeki Eğitim Öğretimin Islahı", Yazan. Eşref Edip, Sad. Hulusi Arslan, Hikmet Yurdu, Cild 3, Sayı 5 , s. 393-407, Ocak-Haziran 2010. Makaleye buradan ulaşılabilir. Bu makalenin orjinali, Sırat-ı Müstakîm dergisinin 52 (s. 403-406), 53 (s.5-6), 54. (s.22-23) sayılarında “Kütübü Kelâmiyyenin İhtiyâcât-ı Asra Göre Islah ve Te’lîfi, Beyne’l-Müslimîn Mezâhib-i Muhtelifenin Tevhîdi, Medreselerde Tedrîsâtın Islâhı”adıyla neşredilmiştir.

[2] Benzer şikayetler, Beyânü'l-hak dergisinde medreseler ve ıslahına dair neşredilen yazılarda da görülmektedir. Ramazan Boyacıoğlu, "Beyanü'l-Hak'ta Ulema, Siyaset ve Medrese", Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cild 2, Sayı 1, 1998. Makeleye buradan ulaşılabilir.

5 Şubat 2013 Salı

"Siyâsete Müteallik Âsâr-ı İslâmiyye"

Bursalı Mehmed Tâhir (1861-1925), biyografi ve bibliyografi türünden eserler kaleme almış velûd bir yazardır (hayatı ve eserleri için bkz. [1]). Siyâsete Müteallik Âsâr-ı İslâmiyye kitapçığı biyografik eserlerindendir. Aşağıda bu kitapçığın mukaddimesinin transkripsiyonu verilmiştir [2]:

Bir kaç gün evvel ezkiyâdan bir muharrir ile görüştüm. Eslâfımızın âsarı hakkında bir meclisde duyduğu şeyleri nakl etti: Güya âsar-ı mezkûrenin en çoğu sarf, nahv, mantık, me'âni; kelâm, fıkıh ve buna mümâsil fenlerin usul ve kavâidini şerh ve beyandan ve kısmen de fâide-i neşriyye hilâfında edâ’ ve izhâr-ı fazilete müteallık mebâhisden ibaret imiş! İdareye, siyasete, ictimaiyete dair hiç bir eserlerine tesadüf olunmuyormuş!

"İlm-i ahval-ı kütüb" ile iştiğal ettiğim cihetle bu babda mütaalamı sordu. Müstehdarâtıma binaen âsar-ı eslâf hakkındaki zan ve ikan doğru olmadığını ve buna delil-i kati olmak üzere netice-i tetebbuat-ı hâdıramı hâvi bir cedvel müdevvinât neşr edeceğimi kendisine söyledim. 

Vakıa, sahaflarda ve sâir kitabçılarda o gibi efkara sapanları ilzâma medâr olacak âsara çokluk tesâdüf olunmuyor. Fakat, bir kere erbâb-ı hayrın yadigar kıymetdârı olan hazâin-i nefâis itlakına şayan bulunan umumî ve hususî kütübhaneler devam ve tetebbuata ikdâm olunsun. Kavâid-i maluma ile beraber siyasî, idarî, ictimaî her kısımda görülecek müdevvenât fart-ı hayreti mûceb olur.

Ne çare ki tetebbuat ve terakkiyata hâhişkar olanlar için her türlü âsarı tedarik itmek kütübhanelerde vakit geçirmek pek de mümkün olmadığı cihetle müellifât-ı sâlifenin enva' ve ecnâsına peyda-ı ıtla' bi't-tabi' kâbil olamaz. Bu sebeble eslâfın ehlâfa ni'am-ı murûsesi olan âsar ber-güzideleri herkes için bir fikr-i vâsi' hâsıl olamıyor. Gerçi zamanımızda iktisadı, ictimaı vesâir bir çok âsarın saha-i telifatı tezyin etmekte olduğu görülüyorsa da  erbab-ı tetebbu’u müstefid etmekle beraber tezayüd-i malumata inkişaf-ı efkâra hâdim olan o müsüllü müdevvinât-ı sabıkanın mütaalası da ayrıca tenvir-i efkârı mûcib olur.

İşte terakkicüyan vatana bir hizmet-i naçizane olmak üzere o muharrire verdiğim sözü yerine getiriyor, şimdiye kadar fünun-u mebhusun anha hakkında müttali’ olabildiğim âsar-ı eslâfın isimlerini hâvi ber-vechi-zir bir cedvel neşr ediyorum. İş bu fünuna müteallık olub daire-i ittıla’ıma vüsul-u müyessir olmayan daha bir çok eserlerin mevcud olduğu şübhesizdir. Bunu da sâir hâdimîn-i marifet tedkik ve irâe ederlerse ahlafa bir himmet-i maarifmendâne ifâ etmiş olurlar. Cedvel-i mezkûre ser levha ittihaz ettiğim şu makalecik Derseadetde ve taşrada vücudlarıyla iftihar olunan hukukiyyun ve mütetebbinin daire-i mechuliyetinde kalan müellifat-ı müfideyi istifadegah-ı ename-i irâeye şevk ve himmetletini tahrik maksadına mebnidir. Ümid iderim ki naçizane açdığımız bu çığırda maarifperverân vatanımızın mesai-yi münevvereleri mütevaliyen incilâ pezîr olurda müştakîn-i ilm ve irfân olanların ve istikbalen memleketimize nâfia olacak malumatları bir kat daha tezayüd ve tevessü’ ider ve min Allahi’t-tevfîk.

Sene 1332


Referanslar

[1] Âdem Ceyhan, "Biyografi ve Bibliyografya Âlimi Bursalı Mehmed Tâhir Bey'in Eserleri", Celal Bayar üniversitesi Sosyal Bilimler, cild 8, sayı 2, s.1-16, 2010. Makaleye buradan ulaşılabilir.

[2] Muallim Vecî, Bursalı Tâhir Bey, Matbaa-i Orhaniye, 1334, s. 106-108. Bu kitaba buradan ulaşılabilir. Ayrıca kitapçığın sadeleştirilmiş hali için bkz. Gürbüz Deniz, "Bir Osmanlı Aydını Bursalı Mehmet Tahir Bey ve Siyaset'e Müteallik Âsâr-ı İslamiye adlı Risalesi", İslâmî Araştırmalar Dergisi, cild 12, sayı 1, s.59-64, 1999. Bu makaleye buradan ulaşılabilir.